8. BÖLÜM

89.1K 3.4K 874
                                    

Gözlerimin gördüğünü beynim idrak etmeye çalışıyordu ama aynı zamanda kilitlenmiş gibiydim. Ayaklarımın uçları aralık kapıya değiyordu ve parmaklarım avuçlarımın içine saplanmıştı.

Tüm hareket yetilerimi kaybettiğimi düşündüğüm sıra her şey o kadar ani olmuştu ki ben artık yaşamasam da olurdu. Elimi trenç kotumun cebinden çıkartıp, bir yerlere tutunmak amacıyla farkında olmadan kapının kenarına attığımda patır kütür bir gürültü duyuldu.
Kapının hemen yanında, duvarın içine gömme bir kaç katlı rafın üzerinde duran bibloyu yere düşürmüştüm panikle. Onu oraya koyanın ben...

Gözlerimi karşı taraftan çekmek isteyip ne yaptığıma bakmak için kırpıştırdığımda karşıdaki ikilinin dudakları bir anda birbirlerinden ayrıldı. Ayrılmak zorunda kaldı aslında. Hemen akabinde ikisininde başları gürültünün kaynağına yani bana çevrildiğinde başımdan aşağı döküldüğünü hissettiğim kaynar sularla öylece kalakaldım.

Benim aksime birileri gayet ayıktı ve olayı çoktan normalleştirmişti.

Benimse, o an tek doğru olan şeyin oradan uzaklaşıp, kayıplara karışmak olduğunu hissettiğim an sağ ayağımı arkaya attım ama ismimi aralık kapıdan bana bakan adamın sesinden işittiğimde bu sefer ayaklarımın altından mıhlanmıştım. Olduğum yer tahmini ne zaman yarılır da içine girerim?

"Işıl?" çatık kaşları, sisli yüzü ve çatallı sesiyle Kerim abi yalnızca, beni gördüğüne şaşırmışa benziyordu. Aslında benim geleceğimi bilmiyor muydu bu adam? Hemen ofise gel diye mesaj atan kendisi değil miydi? Bence asıl şaşırdığı bunca yıl yanında bir dişi sinek bile görmediğimiz kendisinin, şu an aşna fişnedeyken yakalanmasıydı. Bu muydu ki pavyondan getirdiği kadın acaba?

Ben böyle içimden kendi kendime konuşuyorum ama dışarıda hiç de durumlar öyle değildi. Yüzümde mimik oynamıyor, ne diyeceğimi beynimde toparlayamıyordum.

Cebimde asılı kalan ve yumruk yaptığım için tırnak izleriyle dolu olduğundan emin olduğum elimi gevşettim önce. "Özür dilerim," dedim panikle. Neden özür diliyordum? "Ben.." başım yere düştü. "Ben bölmek istemezdim.." nefesim ciğerlerimde takıldı. Kerim abinin bana doğru bir adım attığını gördüm gözümün ucuyla. Kafamı kaldırıp deminden beri sessizce duran yanındaki kadına bakmak istedim ama cesaret edemedim. Aptaldım ben! Tam bir gerizekalıydım! Kadının öpüşmesini bölmüştüm resmen. "Lütfen devam edin." ne diyordum ben? "Yani.."

"Işıl!"  nereye gittiğini bile bilmediğim cümlem yarıda kesildiğinde yüzümün alev alev yandığını artık net hissediyordum. Üzerime doğru adımlayan dev adamdan o an kaçabildiğim yere kadar kaçmak istedim. Gidebildiğim yere kadar gitmek.. Öylede yaptım. Ayaklarıma verdiğim komut beni arkamı döndürüp, oradan uzaklaştırmak için kapıya yönlendirdi. Kahverengi parkeleri eze eze geçtiğim yerlerle ardımdan defalarca ismimin haykırılışını duyuyordum.

"Işıl!" diyordu gür sesiyle Kerim abi "Dur!" neden durdurmak istiyordu beni? Daha fazla mı utandıracaktı yani? Üstelik hayatımda diziler filmler dışında öpüşen bir çift hiç görmemiştim. Gerçek hayatta böyle oluyordu demek ki!

Neden Kerim abinin öpüşme sahnesini birebir ben görmüştüm ki Allah'ım?! Neden?!

*

"Sen niye dalıyorsun hayvan gibi içeriye, biraz beklesene!" Sinem'in kurduğu bu cümleden sonra başımı yasladığım yastıktan kaldırıp aniden doğruldum. Ne diyordu bu dengesiz?

O olaydan sonra kireç gibi bir yüzle ve titreyen ellerle eve gelmiştim. Anneme gözükmemeyi başararak direkt odama çıktığımda kendimi yatağa adeta fırlatmıştım. Yüzümün rengi yani kızıllığı resmen bir saat geçmemişti ve ben bir saat boyunca elimde annemin kışlık için buzluğa attığı donmuş patlıcan közlemesiyle dolaşmıştım. Çünkü bizim evde asla dolaba buzluk konmazdı. Bizde buz niyetine buzlu mamülleri kullanırdık. Allah'ım konumuz şu an bu muydu?

BADEMLİ MAHALLESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin