16/2 BÖLÜM

65.3K 2.6K 380
                                    

YAZAR NOTU: Bu bölümü okurken lütfen Işıl'ın yaptıklarını yargılamak yerine onun neler hissettiğini düşünerek okumanız tavsiyemdir. 

*

Nefesim ciğerlerimde takılı, yutkunmak için bir parça bile tükürük olmayan boğazım ve bir bilinmezliğe doğru attığım adımlarla zihnim artık düşüncelerden taşıyordu. Sürekli boyut değiştiren bir hırs benliğimi saniye saniye ele geçiriyordu, toprağı sırf sahibi su vermediği için kurumuş olan bir çiçek kadar kırgındım içimdeki kimsesiz kalmış kurak arazilere.

Siyah topuklu bot geçili ayaklarım beni ve ardımda kalan arkadaşlarımı karşımızda duran binaya yani üst kısmında mavili pembeli deniz kabuklarının oyuntulara yerleştirilmiş isimli kafeye ulaştırıyordu. Elimin ayağımın buz kesmesinin tek sebebi havanın soğuk olmasından değildi yalnızca. İçimde kalan boşluklar üşüyordu, hissediyordum.

Az sonra belki de kafamdaki tüm şüpheler bir bir berraklaşacak, tüm bilinmezliklerin önündeki perde düşecekti.

"Demek burada basılmışlar." arkamdakilerden gelen bir ses bu cümleyi kurduktan sonra usulca omzuma çarparak yanımdan geçip gitti. Bu beni kendime getirme yöntemiydi, farkındaydım. Koyu kahverengi saçları rüzgardan birkaç kez havalanıp omuzlarına yeniden düştüğünde onun yanına diğerleri de katıldı ve ben böylelikle en arkalarında kaldım.

Geniş ahşap kapılı kafeden içeriye girdiğimizde bizi hoş kokulu ve ferah bir ortam karşıladı. Çaprazlama koyulan renkli masaların çoğu doluydu. Demek ki işlek bir kafeydi burası.

Zehra ve Nihan sağımızda kalan ve önünde kasa yazan koyu mavi masaya ilerlediğinde bizde Sinem'le tam arkalarındaydık. Her şeyi en ince detayına kadar düşünmüştük ve şimdi olanı yürürlüğe sokma vaktiydi. İçimdeki şeytan günlerdir ne beni ne de kızları rahat bırakmıştı. Canım yanmıştı, can yakacaktım. İçim asla soğumayacaktı diğer türlü çünkü.

Kasanın ardında siyah uzun saçlı ve üzerinde kafenin ismi baskılı önlük olan genç bir kız bizi karşıladı. Güler yüzlü bir tavırla "Hoş geldiniz," dedi "Size nasıl yardımcı olabilirim?" sanırım oturmayacağımızı anlamış olmalıydı ki böyle bir soru sormuştu.

Zehra da aynı tavırla omzuna düşen kızıl saçlarından bir tutamını arkasına doğru attırdı. Sonrasında ise yüzüne sahici bir gülümsemeyle "Hoş bulduk," dediğinde benim gerginliğim saniye geçtikçe artıyordu. Açık kahve tonlarından bir ruj sürdüğü belli olan biçimli dudaklarını yavaşça gerip "Aslında sen bize yardımcı olabilir misin bilmiyorum." çat diye girdi konuya.

Kızın saçlarıyla aynı renk olan kaşları çatıldı. "Buyurun." dedi kuşkulu bir tonda. O da gerilmişti anlaşılan.

"Geçen haftalarda bu sokakta bir kapkaççı olayı olmuş, duydunuz mu?" Sinem'in bu planımıza uygun sorusu genç kızı daha da kuşkuya düşürmüştü. Hal ve hareketleri değişti. Muhtemelen duymamışsındır güzelim, çünkü öyle bir olay hiç olmadı. Sinem devam etti. "Sizin dışarıdaki kameralar bu sokağa bakıyor. Eğer izin verirseniz görüntülere bakmak istiyoruz." işte bu kadardı.

Genç kızın duyduklarıyla gözlerine bir şüphe düştü. Ben olsam benimde düşerdi. Çok fazla üzerinde düşünmediğimiz bu plan elimizde patlamayacaktı ama.. Ne olursa olsun..

"Çanta sahibi hanginiz?" diye sorunca sözleştiğimiz gibi Nihan elini kaldırdı. "Benim," dedi hızla. Onun olmasının sebebi olur olmaz yerde salya sümük ağlayabiliyor olmasıydı. Umarım burada da işe yarardı.

Dudaklarını titretti önce Nihan, sonra ise yüzünü birkaç kez aşağıya eğip mahcup bir ifadeye büründü. "Bakın o çantanın içinde ölen annemin bana bıraktığı bir kolye vardı. O kolye annemden bana kalan son şey." burnunu çektiğinde ağlayacağını belli etti. Nasıl adapte olabilmişti hemen.. "Polisler ellerinden gelen her şeyi yapmışlar güya ama buradaki kafenin kameralarını görmezden gelmeyi tercih ettiler. Eğer o kolyeyi bulamazsam.." der demez hüngür hüngür ağlamaya başladığında hemen kafasını tutup kendime çekerek göğsüme bastırdım. "Tamam Nihan," dedim bende oyununa ortak olarak ağlamaklı bir sesle. Ellerimi saçlarına götürüp okşarken Nihan çoktan kendini kaptırmış tepine tepine ağlamaya başlamıştı. Şu an oskarlık bir performans sergiliyordu resmen. Allah'ım gülsem mi ağlasam mı...

BADEMLİ MAHALLESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin