Bölüm 6

1K 121 5
                                    

Mete, sabah uyandığında, yıllardan beri ilk kez mutlu uyandığını farketti. Odasına sızan küçücük güneş ışığı sanki hayatına da sızıyor gibiydi. Gülden gittiğinden beri yatağından her kalktığında o anı düşünür ve 'keşke' demenin pişmanlığını yaşardı. Bugün ilk defa öyle olmadı. İlk düşündüğü şey etrafını saran kızıl güzellikti. Ne kadar dik ve güçlü durmaya çalışsa da, Feyra'nın aslında ne kadar narin ve korunmaya muhtaç olduğunu dün kollarının arasındayken görmüştü. Mete onu sarıp korkularını gidermeyi öyle çok istemişti ki, bu hissin büyüklüğü karşısında biraz ürkmüştü.

Banyoya girip elini yüzünü yıkadı ve hazırlandı. Her zamankinden daha özenliydi. Ceketini alıp aşağı indi ve kendine ufak bir kahvaltı hazırlamaya koyuldu. Top peynirleri tabağa koyarken kapısı çalındı. Ellerini yıkayıp, mutfak havlusuna sildi ve kapıyı açmaya gitti. Açtığında karşısında Gülden'i gördü.

"Senin ne işin var burada?"

Gülden kapıya yaslanarak ona en sevdiği gülüşü attı.

"Geçiyordum bir uğrayayım dedim."

Davet beklemeden salona doğru geçen Gülden'in bu durdurulamaz tavrı Mete'ye işkence ediyordu.

"İşim var çıkmam lazım."

"Hadi ama Mete! Bana karşı böyle soğuk durabildiğine inanamıyorum. Beni özlediğini görebiliyorum..." derken ellerini Mete'nin yanağında gezdirdi.

"Bize bunu neden yapıyorsun? Sen de istiyorsun biliyorum."

Gülden, Mete'nin dudaklarına yükselerek onu şehvetili bir şekilde öpmeye başladı. Mete bu ani öpücükle sarsıldı. İçinde külleri kalan aşkının yeniden alevlenmesi onu korkuttu. Bir kaç saniye sonra kendini geri çekti. Güldenin ellerini üzerinden attı ve sinirli bir şekilde kapıya kadar sürükledi. Kapının dışına çıkartıp şaşkınlıktan gözlerini kocaman açan kadına baktı.

"Buraya kadar! Artık karşında oyun oynayabileceğin bir sevgili yok, seni seven biri yok. Böyle davranarak kendini küçültüyorsun. Benden uzak dur Gülden!"

Kapıyı yüksek ses çıkartacak kadar sert bir şekilde kapattı ve arkasına yaslandı. Gülden'in etkisinden çıkmak için kendine biraz zaman verdi. Kalbi, terkedildiği günlerdeki gibi ağrımaya başlamıştı. Gülden'in bu sefer kendisini terketmeyeceğine inanıp ona kapılmak istemiyordu. Ona karşı olan güçlü hislerinden nefret etti. Diklenip üzerini düzeltti ve evden çıkarak arabasına doğru ilerledi. Telefonu çalınca elini cebine attı ve telefonu cevapladı.

"Efendim?"

"Öküz öldü ortaklık bozuldu mu Mete Bey?"

Uhud!

"Benim de aklımdan tam sen geçiyordun inanır mısın? Son iki haftadır başına bir dert açmadan ve yeni biriyle davalık olmadan durabildiğine inanamadım. Acaba başına bir iş mi geldi diye de endişelendim."

Uhud'un gülme sesi, Mete'ye kendini iyi hissettirdi ve o büyük sinir dalgası yavaş yavaş vücudunu terk etti. Arabasına bindi ve büroya geçti.

"Eğer başıma bir iş gelseydi eminim kuşlar sana haber verirdi."

Uhud burada Fulya'dan bahsediyordu. Uhud'un yaptığı yada yapmaya çalıştığı tüm yasal olmayan işleri ona söylediği için Fulya'yla sürekli atışıyorlardı.

"Biliyorsun haber kaynaklarım sağlamdır."

"Eh ben uslu durunca doğal olarak uzun zamandır görüşemedik. Bu akşam bize yemeğe davet ediyorum seni."

"Siz," dedi kaşlarını şüpheyle çatarak ve ekledi.

"Yine kavga mı ettiniz?"

Telefonunun diğer ucundan Uhud'un iç çekmesini duyabiliyordu Mete. Kendini gülmemek için zor tuttu.

"Uhud ne zaman beni ara bulucu olarak kullanmaktan vazgeçeceksin? Mesleğime hakaret bu!"

"Siz avukatlar bu ara bulucuları neden kötülüyorsunuz? Ara bulucular da iyi para kazanıyor." dedi kahkahalarının arasından.

"Bak, bu son. Bir daha kavga ederseniz Fulya'yı arayacağım ve seni boşaması için onu ikna edeceğim."

Uhud o sert ve sinirli sesiyle onu "Mete!" diye uyardıktan sonra,

"Akşama görüşürüz!" Diyerek telefonu kapattı. Arabasını park edip ofisine çıktı. İçeri girerken Dilek'in meraklı bakışlarını üzerinde hissetti.

"Günaydın."

"Günaydın Mete Bey." derken sesi endişeli geliyordu. Dönüp tekrar kızın yüzüne baktı. "Bir sorun mu var?" Kız yavaşça yanına yaklaştı ve fısıldayarak sanki bir sır veriyormuş gibi ağzını eliyle yarım bir şekilde kapatıp, "Anneniz geldi ve içeride sizi bekliyor." dedi. Mete şaşırarak henüz kapısını açmadığı odasına baktı. Girip girmemek konusunda kararsız kaldı.

"Keyfi nasıl?" O da Dilek gibi fısıldayarak konuşmuştu. Dilek kafasını endişeyle sallayıp, "Keyifsiz." dediğinde Mete gerisin geri kaçmayı düşünmüştü. Ama sonra dikleşerek Dilek'e teşekkür edip içeri girdi. Annesinin neden burada olduğunu anlaması için dahi olmasına gerek yoktu. Odaya girdiğinde annesi onu görünce aydınlanmış gibi gülümsedi ve kollarını açarak Mete'yi karşıladı.

"Ah benim kuzum! Nasılda özlemişim seni."

Onu böyle görünce biraz rahatladı. Annesinin bu sözüne kaşlarını çatarak yapay bir kızgınlıkla cevap verdi.

"Anne, ben tam otuz yaşındayım. Bana kuzum demeyi ne zaman bırakacaksın?"

Annesinin neşeli bir kahkaha attığını görmek Mete'ye iyi geldi.

"Hadi oradan serseri, otuzmuş! Seni bu yaşa getiren anneni bir kere aradığın yok ama! Neler yapıyorsun?"

Geçip koltuğuna oturdu, telefonunu eline alıp Dilek'ten iki kahve getirmesini istedi ve annesinin tavırlı sözlerine cevap verdi.

"Davalarım var, büroda işler yoğun. Her zamanki şeyler biliyorsun." dedi tek düze bir sesle.

"Her zamanki şeyler olmadığını biliyorum." dedi annesi. Tek kaşını kaldırıp imayla oğluna her şeyden haberim var! der gibi baktı. Mete bakışlarını annesinden çekti ve bilgisayarına baktı. Sanki hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranıyordu.

"Öyle mi?"

"Evet. Mesela Gülden'in gelişini neden söylemiyorsun?"

Mete, sadece kendisinin değil ailesinin de Gülden'e zaafı olduğunu biliyordu. Annesine sinirlenmek istemiyordu ama kendine hakim olamadı.

"Bu çok önemsiz bir detay benim için." diyerek sandalyesinde geriye yaslandı.

"Hiç de değil. Bak Mete sizin yeniden bir arada olduğunuzu görmek..."

"Anne!" diyerek lafını bölüp bağırdı Mete.

"Beni herkese rezil edip nikah masasında bırakan biriyle asla bir arada olmayacağım. Bir daha bu konuyu açma."

Annesinin yüzünün düştüğünü gördüğünde ifadesi yumuşadı. Böyle olunca da pişman oluyordu ama artık Gülden lafı duymak istemiyordu. Sanki Gülden dikenli bir tel gibi etrafını sarmıştı, hareket ettikçe de dikenleri kalbine batıyordu. Her yerde onu görmeye onu konuşmaya artık dayanamıyordu. Fakat annesinin bu konunun peşini bırakmayacağını biliyordu.

"Ben sadece senin mutlu olmanı, güzel bir yuva kurmanı istiyorum." diyerek elini masanın üzerinden Mete'nin elinin üzerine koyup sıktı. Sonra ayaklanarak kapıya yöneldi. Mete o an hiç düşünmeden "Benim zaten bir sevgilim var! Ve yakında evleneceğiz." dedi.

Annesi heyecanla dönüp ona baktığında bu yalanı ilerde nasıl açıklayacağını merak ediyordu...

KORUYUCU -ANAHTAR 2- TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now