Bölüm 7

961 121 2
                                    

"Mete Amca!" diye bağırarak ona koşup boynuna atlayan Cansu'yu seve seve kucaklayıp kapıdan içeri girdi Mete.

Cansu kulağına fısıldayıp "Biliyor musun Fulya Teyzem ve dayım küsler. Sanırım onları barıştırmak bize düşüyor." dedi cık cıklayarak.

Mete ufak bir kahkaha attı. Fulya ve Uhud'un küs olmadığı bir Allah'ın günü yoktu zaten.

"Ne yapmayı planlıyorsun?"

"Eğer bana yardım edersen internetten Fulya Teyze'ye dayım adına bir hediye göndermek istiyorum."

Mete ufaklığı yere bırakırken ne kadar da ağırlaşıp büyüdüğünü ağrıyan belinden anladı. Tam cevap verecekken Fulya'nın cıyaklayan sesi muhabbetlerini böldü.

"Nihayet Mete Bey teşrif ettiniz." dedi ve ona yemek odasına kadar eşlik etti. A'dan Z'ye donatılmış masa Mete'nin iştahını kabartırken gözlerini Fulya'ya çevirdi. Etrafa gülücükler saçıyordu ama gizlemeye çalıştığı siniri her halinden belli oluyordu.

"Uhud nerelerde?" diye sordu Mete nabız yoklayarak.

"Ahmet Akif'le ilgileniyordu gelir şimdi." demesine kalmadan Uhud tüm heybetiyle odayı doldurdu. Arkadaşı kendisine selam verirken göz ucuyla karısına baktı. Fulya Uhud'la göz göze gelmekten kaçınmak için mutfağa gittiğinde Mete Uhud'a kısık bir sesle "Her şey yolunda mı?" diye sordu.

Uhud derin bir iç çekti. Gözlerinde yorgunluk ve bezmiş bir hava vardı. Cezaevinden çıktığından beri kendine gelemediği görülüyordu.

"Bazen, üzerime çok geliyor. Ve ben galiba bunları kaldıracak durumda değilim." dedi kavganın nedenini kısaca anlatarak.

Yemekler servis edilip yenmeye başladığında Mete ortamdaki bu gerginliği dağıtmak için sohbet açmaya çalıştı.

"İşleri yoluna koymayı başarabildin mi?"

Mahkeme ve cezaevi sorunları derken Uhud'un işleri bu ara baya kötülemişti ve gece gündüz demeden yeni işler bağlamak için çalışıyordu. Bu yüzden yüzündeki yorgunluğu da anlayışla karşılıyordu Mete. Uhud onun sorusuyla kaşlarını sinirle çattı ve Fulya'ya baktı.

"Eğer birileri engel olmayı bırakırsa her şeyi yoluna koyacağım." dediğinde Mete yanlış bir soru sorup sormadığını merak etmişti. Fulya'nın gözünden çıkan ateşler ortamı fena halde yakıp kavururken eliyle çatalını sıktığını farketmediğine emindi Mete.

"Senin neyi yoluna koymak istediğin tartışılır." diyerek sinirle tısladı Fulya. Hala Uhud'a bakıyor ve gözünü bile kırpmıyordu.

"Bu işin seni ilgilendirmediğini kaçıncı defa söyleyeceğim?!" Uhud'un seğiren çenesini Mete bile farketmişti.

Fulya'nın gözleri doldu.

"Tabi! Ben kim oluyorum ki zaten? Kenarda süs koltuğu gibi oturmaktan başka yapabileceğim hiçbir şey yok değil mi?" dedi ve masadan kalkmak için ayaklandı. Aynı anda Uhud da ayaklanıp Fulya'nın gitmesine mani oldu.

"Neden böyle davranıyorsun Fulya? Ne halde olduğumu görmüyor musun? Neden bana biraz olsun yardımcı olmuyorsun?"

Sesini sakin tutmak için büyük çaba serf etse de yükselmesine mani olamamıştı. Mete kendine kızdı. Başka bir şey soramaz mıydı yani?

"Peki ben ne haldeyim? Sensiz geçen günlerde neler yaşadım tek başıma sen biliyor musun? Hayır! Şimdi de karşıma geçmiş açıkca sana kur yapan bir kadınla ortaklık imzalayacağını söylüyorsun Uhud. Sence bunu kabullenbilir miyim?"

Sesi git gide cılızlaştı ve sonunda tuttuğu gözyaşlarını bıraktı. Uhud eliyle Fulya'nın gözlerini sildi.

"Ağlama Fulya!." dedi ve omuzlarını düşürerek ellerini pes edercesine kaldırıp yüreğindeki tüm merhameti ortaya saçan gözlerle karısına baktı.

"Peki! İstediğin gibi olsun." diyerek Fulya'ya kaslı kollarında görünmeyecek şekilde sarıldı. Fulya başını kaldırıp gözlerini kocaman açarak, "Gerçekten mi?" diye sorduğunda Uhud gülümsedi ve "Seni bu kadar rahatsız ediyorsa evet." diyerek karısının alnından öptü. Mete son yıllarda Uhud'un ne kadar fazla gülümsediğini farkediyordu ve bu durum hoşuna gidiyordu. Fakat bu sarılmanın birazdan şehvete dönüşeceğini sezerek öksürdü. Evlendiklerinden beri (hatta belki daha öncesi de vardır.) onları bu şekilde bölerek tutkularının yarım kalmasını sağlamak gibi bir zevk edinmişti kendine.

"Sizi kaçıncı bölüşüm bilmiyorum ama yemek soğudu ve ben kurt gibi açım" dedi Mete.

"Buna şahit olmanı istemezdim özür dilerim." dedi Fulya yerine otururken ardından Uhud sinirle ekledi.

"Sana evde ocak yada fırın olmadığını düşündüren şey neydi?"

"Sorun yok. Unutmayın ki ben sizin aile avukatınızım. Böyle şeyler olabilir." dedi Fulya'ya ve Uhud'a dönerek sadece haince gülümsedi.

Gecenin geri kalanı Cansu'nun sonraki dönem gerçekleşecek olan balosunu tartışarak, (ne giyeceği ve kimle gideceği konusu Uhud'u fena halde sıkıntıya sokuyordu.) Ahmet Akif'in bazen huysuzlandığı bazen koşarken düştüğünde ağlamaları ve Uhud'la Fulya'nın aşk ile kavga arasında geçen muhabbetleriyle geçmişti. Mete vedalaşarak evine döndüğünde kendisinin ne zaman böyle bir aileye sahip olacağını düşünmeden edememişti.

Kalbini sarıp sıcacık yapan kalbi ne zaman bulacaktı? Gözlerini bu düşünceyle kapattığında ona camların arkasından bakan bir çift göz gördü. Ateş kadar sıcak ince elleriyle yine gözlüğünü itip çatık ama kavisli kaşlarıyla ve parlak bal gözleriyle kendisine bakan kızı böyle bir anda düşünmek saçma gelse de kendini bu düşünceye teslim etti...

KORUYUCU -ANAHTAR 2- TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now