Bölüm 29

754 100 0
                                    

Camların ardından ona bakmak ne kadar zordu... Yanına gidememek. Cansız gibi yatan bedenine sarılamamak. Mete'nin olmadığı bir hayatı düşünmek bana acı çektiriyordu. Gözlerimdeki yaşları sildiğim sırada bulunduğum koridor birden seslerle doldu.

"Nerede oğlum? Durumu nasıl? Lütfen bir şey söyleyin!"

diyerek koridorun sonundaki danışmana bağırıp çağıran kadın, hızla bana doğru geliyordu. Bakışlarında saf öfke ve nefret vardı. Camın arkasından o da Mete'ye baktı ve gözyaşları içinde tekrar bana döndü.

"Senin yüzünden! Hepsi senin yüzünden oldu! Oğlumun hayatını mahvettin. Nasıl bir kadınsın sen?"

diye üstüme yürüdü. Ne yapmam gerektiğini bilemedim ve çaresizce kendimi açıklamaya çalıştım.

"Bakın özür dilerim, ben böyle..."

"Kes sesini! Defol git buradan."

Kollarımdan tuttu ve beni sarsmaya başladı. Ona karşı koyacak gücü kendimde bulamadım. Bizi ayıran eller, beni köşeye doğru çekti ve kadınla konuşmaya başladı.

"Melek Teyze! Naptığını sanıyorsun? Mete bu durumdayken yaptığın hiç hoş bir şey değil. Lütfen sakin ol. Doktoruyla konuştum. Ameliyat başarılı olmuş, uyanmasını bekliyorlar."

Karşımdaki adama baktım. Oldukça kesin bir tavrı vardı. İçimde kaybolan umudum bu adamın sözleriyle gün yüzüne çıktı.

"Onur oğlum, sakinleşmem için yalan söylemiyorsun değil mi?"

Adam kafasını 'Hayır' anlamında salladı ve kadını tutup koridorun ilerisindeki oturaklara oturttu. Onun iyi olduğuna emin olunca bakışlarıyla beni buldu, yanıma geldi. Bakışları biraz önceki kadının aksine daha yumuşaktı.

"Demek içerideki sorumsuz avukatın işlerini aksatmasının nedeni sensin?" dedi samimiyetle gülümserken.

Gözlerime hücum eden yaşlarla sadece kafa sallayabildim. Boğazım kurumuştu.

"Onur!"

Gelen sesten tarafa döndüğümde karşımda Gülden'i gördüm. Her bir hücreme öfke yerleşiyordu. Bu kadının burada ne işi vardı? Kim oluyordu da gelme cesareti gösteriyordu!

"Senin burada ne işin var?" diye tısladım sinirle.

"Ben de aynısını sana soracaktım."

Biz birbirimize girmeye hazırlanıken Melek Hanım yanımıza geldi ve Gülden'in koluna girdi. Kimin tarafında olacağını anlamak zor değildi zaten.

"Git buradan. Senin burada yerin yok!"

Melek Hanım tüm sevgi dolu sözlerini sıralarken ona aldırmamaya çalıştım. Gülden'le beraber ters ters bana bakarak uzaklaştılar. Onların ne söylediği umrumda bile değildi. Mete uyanınca beni burada görmeliydi. Hiçbir yere gitmeyecektim!

"Feyra!"

Fulya!!!

Fulya koşarak yanıma geldiğinde ona dostça sarıldım. Şu durumda onu görmek o kadar iyi gelmişti ki, kendimi biraz daha güçlü hissettim.

"Durumu nasıl?"

"Uyanmasını bekliyoruz." dedim güçsüz bir sesle. O sırada yanımıza Fulya'nın eşi geldi. Cama yaklaşıp Mete'ye bakarken gözlerinin içi bir an hüzünle doldu.

"Ona bunu kim yaptı?" diye sordu koyu yeşil gözleriyle. Sesindeki sert ton beni bir an korkuttu.

"Ben, şey sanırım bunu sonra konuşsak daha iyi olur." dedim gözlerimi kaçırarak. Bakışlarını tekrar cama sabitleyip içeri baktı. Fulya kocasının yanına gidip başını ona yasladı.

"O, iyi olacak Uhud. Lütfen kendini üzme."

Kocası ona bakıp saçını okşadı ve "Ben gidip Onur'la bir konuşayım." diyerek yanımızdan uzaklaştığında Fulya,

"O, bu konuda çok hassas. Sevdiklerine zarar gelmesine dayanamıyor. Mete yıllardır onun hem avukatı hem de en iyi dostu olmuştu. Onu bu durumda görmek Uhud'u çok üzüyor." dedi.

Aslında dıştan göstermese de üzüldüğünü gözlerine bakınca anlamıştım. Kafamı salladım ve sessizliğe büründüm.

Uzun koridorda doktor ve hemşireyi gördüğümde yaslandığım duvardan dikleştim. Gelip içeri girdiler ve perdeyi çekip kontrollerini yapmaya başladılar. Merakla dışarda bekleyen kalabalığa bir göz attım. Herkes doktorun onlara güzel haberler vermesini bekliyordu. Nihayet çıktı ve

"Kendine geldi ve nişanlısı Gülden'le konuşmak istiyormuş."

Ortama doktorun bu acımasız sözleriyle koca sessizlik çöktü.

"Nişanlısı mı?!" diye fısıldadım. Boğazım düğümlenmişti.

Uhud kalabalığın arasından çıkıp doktorun yanına geldi.

"Onun bir nişanlısı yok! (bunu söylerken Gülden'e sert bir şekilde baktı) Mete'nin gerçekten iyi olduğuna emin misiniz?"

Doktorun kafası karışmıştı. Gözlerini kararsızca üstümüzde gezdirdi.

"Böyle durumlarda yaralanmanın etkisiyle geçici hafıza kaybı olabiliyor. Ama endişelenmeyin. Kısa zamanda düzelecektir."

Rahatlamam mı gerekiyordu? Rahatlamamın en ufak bir zerresini bile içimde hissetmiyordum! Mete beni hatırlamıyor muydu? Kalbim bu düşüncenin varlığıyla acı acı atmaya başladı. İçim sıkılıyor nefesim kesiliyordu.

Odaya önce Melek Hanım girdi. Ben ne zaman onu göreceğimi düşünürken Fulya gelip yanıma oturdu. Bana destek verir gibi elimi tuttu. Kısa bir süre sonra Melek Hanım çıktı ve sanki zafer kazanmış bir edayla bana baktı.

"Gülden, Mete seni görmek istiyor!"

Her bir darbeyle yıkılan eski bir harabeden farksızlaşmıştım. Gülden belki de haklıydı, Mete'nin kalbinde sadece o vardı. Aksi halde beni asla unutamazdı!

Bu duruma daha fazla katlanmamak için ayaklandım. Nereye gideceğimi bile bilmiyordum. Fulya'yla vedalaşıp oradan ayrıldım. Haklılardı...

Benim burada yerim yoktu...

KORUYUCU -ANAHTAR 2- TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin