Bölüm 34

767 92 2
                                    

"Hey! Senin burada ne işin var?"

Mete, odasının kapısının kolunu çevirip içeri girerken ortağı Onur'a yakalanmaştı. Sabırla gözlerini kapatıp açtı.

"Ben burada avukatlık yapıyorum ve bu büronun ortağıyım?"

"Onu kastetmediğimi biliyorsun. İzinlisin, büroya gelmen biraz tuhaf kaçmıyor mu?"

Mete artık bu zırvalara dayanamıyordu. Zaten kafası allak bullak olmuştu. Herkes bir şey söylüyor, her kafadan bir ses çıkıyordu. Sıkılmıştı. Özellikle annesinin ve Gülden'in boğucu ilgisinden sıkılmıştı. Rahat bırakılmak istiyordu artık.

"İnsanlar genelde çalışanları işlerinin başında olduğunda memnun olurlar. Sen değişik bir patronsun." dedi ve odasına girdi. Yüzündeki sıkıntı halini anlamış olacak ki kapıdaki asistana kahve getirmesini söyleyerek o da Mete'nin karşısına kuruldu.

"Sorun ne?"

"Bilmiyorum."

"Ama bir sorun olduğunu biliyorsun?"

Mete derinden, en derinden bir of çekmek istiyordu. Evet! Bir sorun vardı ama ne? Kafa sallamakla yetindi.

"Sanki, bir şey eksik Onur. Hayatımda. Anlayamıyorum. Neden bu kadar huzursuzum."

Onur'un rahatsız olmuş gibi yüzü ekşidi. Sonra aklına doktorun sözleri geldi.

Mete Bey'in unuttuğu anları kendisi hatırlarsa daha sağlıklı olacaktır... Aksi halde kalıcı hasara neden olabilir. Olabildiğince ona eski hayatına dair bilgiler vermekten kaçının...

Onur onun sağlığı için susmalıydı. Tabi bir de kendi sağlığı için. Aksi halde Melek Teyze ve Gülden onu öldürebilirdi.

"Hafızanı zorlama Mete. Zamanı gelince kendi kendine hatırlayacaksın zaten." dedi ve kaçar gibi ayaklanıp gitti.

Mete yalnız kaldığında son haftalarda olduğu gibi düşünmeye başladı. Sürekli düşünüyordu. Hatırlamaya çalışıyordu. Ama sonunda başına felaket bir ağrı girdiğinde yatıp uyumaktan başka bir şey yapmıyordu. Sanki, önemli bir uçağı varmış ve o uçağı kaçırıyormuş gibi endişeliydi. Kahretsin, hayatında her şey yolundaydı! Görmüyor muydu? Gülden yanındaydı. Daha ne isteyebilirdi? Annesi düğünü öne çekmeleri için çok ısrar ediyordu. "Belki de önümüzdeki haftalarda yaparız." demişti heyecanla. Mete bu fikri ilk duyduğunda onaylamıştı ama şu an o kadar da iyi bir fikir gibi gelmiyordu. Gülden'in sevincini kırmamak adına bir şey söylememeyi tercih etti. Geç yada erken ne farkederdi ki?

Kapısı açıldığında nişanlısını gördü. Gülden o parlak gülümsemesiyle kendisine yaklaşıyordu. Mete sadece çok kısa bir an ona ısındığını düşüdü. Belki de sadece hafıza sorunu olduğu için kafası bu kadar karışıktı? Kendini akışına bırakmaya karar verdi.

"Hoşgeldin sevgilim." dedi ve ayaklanarak Gülden'i öptü.

Gülden ilk başta şaşırmıştı, çünkü Mete ona bu ara hem soğuk davranıyor hem de her hareketinde onu azarlıyordu. Ama bu defa gayet sevgiyle yaklaşmıştı. Mete de en sonunda kimi sevdiğini anlıyor olmalı diye düşündü Gülden ve oda öpüşüne aşkla karşılık verdi.

"Onur geldiğini söyleyince çok şaşırdım. Evde olman gerekmiyor muydu?"

"Neden herkes çocukmuşum gibi beni eve göndermeye çalışıyor ki? İyiyim ben!"

"Evet, tabiki. İyi olduğunu görebiliyorum. Çok iyi gidiyorsun."

Mete çalan telefnuyla geçip yerine oturdu ve telefonuna cevap verdi. Gülden gider sanıyordu ama gitmeye niyeti yok gibiydi ve o da karşısına oturdu.

"Efendim Uhud?"

"Bizi unutmadığına sevinmeli miyim?"

"Sen son zamanlarda ne kadar da şakacı oldun değil mi?"

"Son zamanlar derken 2017'nin Kasım ayından bahsediyorsun herhalde?"

Mete onun bu sözüne gülerken Uhud'un gülümsediği hayal edebiliyordu. Neden bilmiyordu ama annesi onunla görüşmesini istemiyordu. Mete, annesinin son zamanlardaki değişik tavrının sebebini oldukça merak ediyordu. Uhud, aynı Uhud'du işte. Aynı serseri adam.

"Akşam yemeğe gel. Sana başka şakalarımı da göstereyim."

Mete bu daveti sevinçle karşıladı. Başkalarıyla zaman geçirmeyi o kadar özlemişti ki! Hastaneden çıkalı neredeyse bir ay olacaktı. Ama o kimseyle görüşmemişti. Oldukça da rahatsızdı bu durumdan.

"Önce bir programıma bakmam lazım."

Uhud iğreti bir kahkaha attı ve "Programın mı? Annenle evde oturup pembe dizi izlemek dışında mı?"

"Uhud gelince hatırlat da çenen bir yumruk indireyim!" diyerek kapattı telefonu.

Haftalardır ilk defa huzurlu hissedip rahatladı. Gülümsedi. Karşısındaki kadın ayaklandığında yalnız kalacağı için sevindiğini görmezden gelmeye çalıştı. Gülden gidince rahatlaması normal değildi. O nişanlısını hep yanında istemeliydi.

"O halde ben gidip hazırlanayım."

Mete şaşkınca gözlerini açtı.

"Nereye?"

"Akşama Uhud'lara yemeğe gidiyoruz ya Mete?"

Mete Gülden'in de geleceğini düşünmemişti. İşte yine boğuluyordu. Yutkundu ve zaten cevabını bildiği soruyu sordu.

"Sen de mi geliyorsun?.."

KORUYUCU -ANAHTAR 2- TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now