Bölüm 43

821 96 0
                                    

Dışarıdaki yağmura aldırmadan ayaklarımı hızlandırdım. Topuklu botlarımla çamurlara bata çıka yürümeye çalışıyordum. Her yerim çamur olsa da durmadım. Arkamdan bağıran Mete'yi umursamadım. Öfkeyle doluydum ve nereye gittiğimden haberim yoktu. Herkese o kadar sinirliydim ki! Başta da Fulya'ya. Bana neden onun evlediğini söylemişti? Şu an çığlık atarak mutluluk dansı yapmak istiyordum. Bir yerden de bağıra çağıra ağlamak. Duygularım birbirine dolaşmış arapsaçı olmuştu.

Ana yola kadar yürüdüğüme şaşırarak etrafta bir taksi bulmak için bakındım. Hızla gelip geçen arabaların bıraktığı rüzgar ıslak saçlarımı yüzüme yapıştırıyordu. Önüme kadar gelip duran arabaya merakla baktım. Araba camı açtığında içindeki adam gülerek bana baktı.

"Nereye güzelim gel bırakayım seni de?"

Onu duymazdan gelip yoluma devam ettim fakat arabayla peşimden geliyordu. Adam bana yetişip camdan kolunu uzattı ve kolumu tuttu.

"Napıyorsun? Kolumu bırak!" diyerek kolumu çekiştirirken yaşadığım endişeyi ona belli etmemeye çalışıyordum.

"İnsanlık yapıyorum. Bu saatte, bu yağmurda kimse geçmez burdan. Gel işte uzatma."

Ben sert bir şekilde kolumu çektiğimde adam arabadan indi ve sinirle, "Bin şu arabaya da eğlenelim biraz." dedi. Yutkundum ve beni oraya zorla sokmaya çalışırsa ne halt edeceğimi düşündüm. Bileğimden tutup çektiğinde ona karşı koyacaktım ki,

"Çek elini kırıp vermeyim eline! Kız benimle." diyerek adamın elini bileğimden söken Mete araya girdi. Adama keskin ters bakışlar atarken burnundan soluyordu.

"Seninle falan değilim!" dedim sinirle bağırarak. Mete bana susmam için öldürücü bir bakış attığında korkuyla çenemi kapattım.

"Sana noluyor birader hayırdır?" diyerek diklendi adam benim sözümden cesaretlenerek. Mete adamın bileğini büküp, arabaya yapıştırdı.

"Birader!" dedi adamın tonlamasında. "Tek parça halinde kalmak istiyorsan bas git!" diyerek adamı bıraktı. Adam ön koltuğa geçip oturdu ve gaza basıp gitti.

"Sen ne halt ediyorsun? Nereye gideceksin bu yağmurda? Başına gelebilecekler hakkında en ufak bir fikrin yok. Şimdi önüme düş ve sesini çıkarmadan yürü. Başımı belaya sokacaksın!"

O kadar sinirliydi ki yağmur damlaları ağzına giriyor ve hışımla geri çıkıyordu. Ona karşı koymayı denesem de vazgeçtim ve tekrar villaya dönmek için yola koyulduk. Üzerimde montum olsa bile şu an ıslanmanın etkisiyle üşüyordum. Kollarımı birbirine dolayıp adımlarımı hızlandırdım. Villaya girdiğimizde Mete şömiye yöneldi ve ben de yukarı kata çıkıp giyecek bir şeyler aradım. Gözüme yatağın üstündeki pandalı pijama ilişti. O gün Mete vurulduğunda üstümdeydi. Kalbim, beynime dolan anılarla sıkıştı. Mete vurulmuştu, benim için! Ve beni hatırlamıştı. Hem de lotus çiçeğini gördüğünde. Ve evlenmemişti. O an aklıma Laylay'ın söylediği sözler geldi. Hatırlaması için hiçbir şey yapmadın ki... belki de haklıydı. Hiçbir şey yapmamıştım. Sadece her seferinde Mete'nin peşimden gelip bana bir şeyleri ispatlamasını beklemiştim. Sıkıntıyla oflayıp pijamaları giydim ve yatağın üstünde örtülü battaniyeyi alarak aşağı indim. Mete'yi yanan şöminenin önünde sadece iç çamaşırlarıyla görünce geri adım attım ve elimle gözlerimi kapattım. Tüm vücut hatlarını bu şekilde görünce yüzüm kıpkırmızı olmuştu.

"Ortalıkta böyle dolaşmaman gerekiyor!" dedim sinirle. Mete elleriyle bacaklarını ve göğsünü kapattı. Dalga geçercesine, "Namusumdan endişe mi etmeliyim?" dedi ve bu halime sırıtarak devam etti.

"Görmediğin bir görüntü olduğunu sanmıyorum Feyra." diyerek elini önemsiz bir şey söyler gibi imayla salladı. Bu benim sinirimi bozuyordu. Çünkü iması beni utandırmıştı.

"Şu an görmek istemiyorum."

"O yüzden mi kıpkırmızı oldun? Biraz daha bana bakmaya devam edersen saçınla aynı renk olacaksın."

Ortamdaki bu sıcaklığın sebebinin şöminenden gelen ateş mi yoksa başka bir şey mi çözemedim ama haklıydı. Yanaklarım şömine gibi alev almış yanıyordu. Elimi gözümden çektim ama hala Mete'ye bakmamaya özen göstererek ilerledim elimdeki battaniyeyi Mete'ye uzattım. Mete battaniyeyi alırken ellerime dokundu ve beni de battaniyeyle beraber çekti. Vücudunun sıcaklığına çarptığımda gözümü bir saniye kapatıp istemsizce kokusunu içime çektim. Sonra kafamı kaldırıp ona baktım. Islak saçları gözünün önüne düşmüştü. Yüzü dalgındı ve bana anlayamadığım bir duyguyla bakıyordu. Yerimde huzursuzca kıpırdandım.

"Hadi sor." diye fısıldadı Mete yeşile dönmüş gözleriyle bana bakarak. Nefesi dudaklarımı gıdıklıyordu. Omuzlarımı derin bir nefesle düşürdüm.

"Fulya neden bana senin evlendiğini söyledi?" dedim. Eskisi kadar kızgın değildim. O da sadece hatamı anlamamı istiyordu belli ki.

"Ben öyle söylemesini istedim."

"Neden?" dedim şaşırarak. Mete battaniyeyle ikimizi sardı ve elini belime koyup beni kendine çekti. Dokuşları öylesine nazik ve etkiliydi ki elini çekmesini istemediğimi farkettim. Ben bu adama karşı koymayı ne zaman öğrenecektim?

"Çünkü senin cezan buydu. Nasıl olurda bana gerçeği söylemezsin? Onunla evlenmeme müsade edersin? Ya gerçekten evlenseydim?"

İşte o zaman belki de yaptığım bu yanlış için ömür boyu pişmanlık duyardım. Ama bunu Mete'ye söylemedim tabiki.

"Sana sordum! Çünkü hissettim. Bir şeylerin eksik olduğunu en başından beri biliyordum. Neden söylemedin?" diyerek devam ettiğinde ne diyeceğimi bilemedim. Sesinde kızgınlık vardı ama sakindi.

"Çünkü sen hatırla istedim. İnsan sevdiğini nasıl unutabilir ki? Beni sevmiyorsun sandım."

"Bu ne kadar aptalca bir düşünce!"

Soru dolu ve endişeli bakışlarımla ona bakarken "Eğer bebek haberini almasaydın yine de gelir miydin?" diye sordum. Sesim titremişti. Cevabını hem merak ediyor hem de korkuyordum.

"Feyra, benim tüm yollarım sana çıkıyor. Bunu hala anlamıyor musun? Ne olursa olsun sana gelecektim."
Verdiği cevapla memnun olmuşçasına gülümsedim. Surat asmaktan yüzüm ağrımıştı sanki. Mete ellerini saçımda ardından yüzümde gezdirdi. Uzanıp alnımdan öptü. Ve bana sımsıkı sarıldı. Kokusunu doya doya içime çektim. Onsuz o kadar bitiktim ki kendime geldiğimi hissediyordum.

"Şimdi ne olacak?" diye sordum ayrıldığımızda.

Parlayan gözleriyle bana baktı.

"Lotus çiçeği sonsuza kadar yeşilin gölgesinde toprağıyla beraber yaşayacak..."

KORUYUCU -ANAHTAR 2- TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now