Bölüm 17

825 106 3
                                    

Kapıyı açtığımda akşam üstünün verdiği o serin hava yüzüme çarptı. Bir kaç saniye durup bu temiz havayı içime çektim. Sonra ne halde olduğumu hatırlayıp adımlarımı hızlandırarak bahçeye çıktım. Ortalık sakin görünüyordu ama o büyük demir kapının önündeki iri yarı adamlar beni korkutuyordu. Ön taraftan onlara görünmeden kaçamayacağımı anlayınca arka tarafı dolandım. Duvarlarla örülmüş bu yer bir zırh gibi korunuyordu anlaşılan.

Karnımdaki ağrının izin verdiğince hızlı hareket ederek duvarların bittiği noktaya ilerledim. Diğerleri kadar büyük olmayan bu duvardan atlamak dışında pek bir çarem yoktu. Üzerimdeki beyaz kazak ve gri eşofman dünki hastane önlüğüne göre hareket etmemi daha çok kolaylaştırıyordu. Yine de karnımdaki dikişlerle nasıl olacaktı emin değildim ama yapmak zorundaydım. Yoksa yarın Mete denen o adi adam beni cezaevine tekrar götürecekti!

Duyduğum konuşmalar zihnimde canlanırken gözlerimdeki yaşlara engel olamadım ve sinirlenerek kabaca yanağıma düşen damlaları sildim. Mete beni yarı yolda bırakıyordu! Onları duyduğumda öyle bir hayal kırıklığına uğramıştım ki sinirlenmeden edemedim. Fulya dediği kadına davamı almasını söylediğinde kendimi istenmeyen ve başından atılan bir sorun gibi hissetim. Oysa bu dava boyunca yanımda olacağını, ona güvenmemi söyleyen kendisiydi. O dokunuşları, tatlı tatlı bakışları, gözlerinde gördüğüm merhameti, samimiyeti hepsi koca bir yalandan ibaretti. Duyduğum o konuşmalar karnımdaki sancılardan daha büyüklerini kalbime bırakmıştı.

Aniden duyduğum çıtırtı sesiyle daldığım düşünceden çıktım. Etrafta kimse görünmüyordu. Acele etmem gerekiyordu. Ellerimle duvara tutundum ve kendimi yukarı çekmeye çalıştım. Bu hareket bana bıçaklandığımda verdiği acının iki katını vermişti ama pes etmedim. Dişlerimi kırarcasına sıkıyordum ama ellerim yapmakta olduğu şeye devam ediyordu. Sonunda duvara çıktığımda acıdan bedenimin kasıldığını hissettim. Önemsemeyerek son bir hamleyle aşağı atladım. İşte şimdi dışarıdaydım!

Evden uzaklaşıp ana yola gitmek için koşmaya başladım ama acım sendelememe neden oluyordu. Arkamdan çalınan korna sesiyle dönüp baktım. Siyah büyük bir araba gelip yanımda durdu. İçeriden camı açıldı ve kadının biri güneş gözlüğünü indirip, "Feyra sen misin?" dedi.

"Evet. Siz kimsiniz?" 

Eğilip kapıyı açtı ve "Bin!" dedi. Buradan hemen uzaklaşmam gerektiğini bildiğim için binip koltuğa oturdum ve karşımdaki sarışın kadını süzdüm. Oldukça sofistike ve şık duruyordu. Gözlerindeki güneş gözlüğünü arabanın içinde takıyor oluşu bana biraz komik gelmişti ama ortamın kasvetinden gülememiştim. Tabi birde karnımdaki ağrıdan.

"Demek bir süredir nişanlımı davasıyla meşgül eden müvekkili sensin?"

"Pardon ne demek istediğinizi anlayamadım?"

Nişanlım mı!

"Bak Feyra. Erkekler, güzel ve alımlı bir kadın gördüklerinde akılları karışabilir. Ama bu durum seni yanıltmasın. Mete'nin aşık olduğu, sevdiği tek kadın benim. Öyle de kalacağım. Bizim aramızda çok güçlü bir bağ var."

"Mete mi?!" dedim şaşkınlıkla. Duyduklarımın doğruluğunu beynim kesinlikle reddediyordu. Mete nişanlı mıydı? Yaşadığımız o yakınlaşmalar yalan mıydı? Ben mi yanlış anlamıştım? Kahretsin, neyi yanlış anlamış olacağım ki dudağımdan öpüşünü mü?!

Kadın aniden arabayı durdurdu ve bana baktı. Gözlerinde gördüğüm keskin nefretle kendimi çok kötü hissettim.

"Aramıza kimsenin girmesine imkan yok. Sen sadece Mete'nin kendini oyalayacağı bir oyuncak olabilirsin ama kalbinde daima ben varım. Bıçaklandığın geceyi hatırlıyor musun? O gece de yanında ben vardım..."

"Kes! Kes artık!" diyerek arabadan inmek için kapıyı açtım. Kendimi dışarı atıp sertçe kapıyı kapattım. Aklım, kalbim allak bullak olmuştu. Kime, neye inanacağımı bilemeden orada öylece kaldım. Yaşadığım durumu kabullenmem imkansızdı. Ben, o gece yerde acılar içinde yatarken gördüğüm son şey onun bana aldığı hediye olmuştu! Bunun mutlu hayaliyle baygın düşmüştüm! Ama o ne yapmıştı? Benim yanımdan çıkıp başka kadının yanına gitmişti.

Ondan nefret etmek istiyordum. Tanıdığım süre bıyunca kalbime o kadar çok dokunmuştu ki bunu başabilecek miydim emin değildim. Yolun ortasında öyle durdum ve bir kaçtığım evin sokağına bir de giden arabanın yoluna baktım. Nereye, kime gideceğimi bilemedim. Kimsesiz, yapayalnız kalmıştım. O an iki yolu da seçmemeye karar verdim ve kendi yolumu çizmenin en doğru karar olacağını düşündüm. Bu hikayenin kaybedeni ben olmayacaktım!

KORUYUCU -ANAHTAR 2- TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now