Bölüm 18

817 103 3
                                    

Banyo? Yok! Çalışma odası? Yok, yok! Hah Mutfak! Orada da mı yok?!!

Mete son yarım saattir koca evde Feyra'yı arıyordu. Nefes nefese her yere baktı. Yoktu, gitmişti!

"Alın işte! Hep bir ağızdan kaçırdınız kızı!." dedi Fulya huysuzca. Uhud'la ikisi yeni bir kavgaya tutuşmadan Mete çıkıp dışardaki korumalarla konuştu. Kimse bu kızın nereye gittiğini görmemiş miydi?! Telefonunun sesiyle korumaların yanından ayrıldı ve telefona cevap verdi.

"Efendim?"

"Mete Bey? Müvekkiliniz Feyra Hanım karakolumuza teslim oldu..."

Telefondaki adamın sözünü kesti.

"Ne? Nasıl? Nerede? İyi mi?"

"Şu an revirde. Tansiyonu düşmüş. Tutanak için gelmeniz gerekiyor."

"Geliyorum."

Telefonu kapattı. Gitmek için dışarı çıkmıştı ki davayı Fulya'ya verdiği aklına geldi. Sinirle eve tekrar döndü. Salonda Uhud'la kavga eden Fulya'ya "Benimle karakola gelir misin Feyra karakoldaymış!" dedi.

"Geliyorum."

"Hiçbir yere gitmiyorsun! Bu davayı almanı istemiyorum Fulya!"

Fulya, sinirle parmağını Uhud'a uzattı.

"Davalarıma karışmanı sevmediğimi biliyorsun. Bana bir çalışanın gibi değilde karın gibi davrandığında konuşsak daha iyi olur Uhud." diyerek kapıya yürüdü, çantasını da alıp çıktı.

Uhud, tam oklarını Mete'ye çevirmişti ki, Mete "Sonra konuşuruz çıkmam gerekiyor." diyerek oradan kaçtı. Arabaya biniğinde Fulya burnundan soluyordu. Mete bir an kendini suçlu hissetti. Sanki dokunduğu her şeye zarar veriyormuş gibi.

"Özür dilerim. Benim yüzümden kavga ettiniz."

Fulya camdan dışarı bakarak, "Senin yüzünden değil Mete, bu tamamen onun karakteriyle alakalı. Onu gerçekten çok seviyorum. Beni işim konusunda kısıtlamasını istemiyorum hepsi bu. Uhud'un ne kadar zor bir karakter olduğunu biliyorsun. Ama bir yerde durması gerektiğini bilmeli." dedi ve Mete'ye dönerek gülümsedi.

"Hadi gidip seninkinin durumuna bakalım."

Mete arabayı çalıştırıp evden uzaklaşırken, "Benimki olduğunu da nereden çıkardın?" diye sordu.

"Farkındaysan ben de bir avukatım Mete. İnsanların davranışlarından tutumlar elde edebilirim. Sen, Feyra'ya değer veriyorsun."

Mete bir nefes bıraktı. Veriyordu. Evet ama bu yüzden Feyra'ya zarar vermişti. Feyra, Mete yüzünden bıçaklanmıştı! Mete onu kaybedeceği için öylesine korkmuştu ki sevdiğini biri daha kaybetmeyi göze alamazdı. Bu durumu Fulya'ya anlatmakta kararsız kaldı ama karşısındaki kadının imalı bakışlarıyla tamamen içindekini döküverdi. Fulya'ya tüm olanı biteni anlatırken Fulya'nın, duyduklarıyla gözlerindeki parıltı çoğalmıştı.
"Sandığımdan daha fazlası var Mete. Sen onu seviyorsun!" dedi çığlık çığlığa.

"Bunu yüksek sesle ilk defa duyuyorum. Bir garip geliyor. Yani Gülden yıkımından sonra."

Mete kalbinin birisi için endişeyle attığında, onu delice merak ettiğinde, o üzülürken üzüldüğünde, her bir detayını farkedecek kadar derşn baktığında kendisine ne olduğunu anlayacak kadar duygularını bilirdi. Onu sevdiğini de biliyordu. İlk andan beri. O ateş bir kez kalbine düştüğünde Mete sadece teslim olmuştu. Kafası karışmıştı, kabul ediyordu. Onun öleceğini düşünmek bıçak gibi kesmiş kanatmıştı kalbini. Yeniden tüm sıkıntılar gelip üstüne çöktüğünde derin bir nefes aldı. Solumunu zayıflıyormuş gibi hissediyordu. Fulya sessiz ve üzgün bir şekilde Mete'nin haline baktı ve bir şey söylememeyi tercih etti. Mete'nin yaşadığı şeyin ağırlığını hissedebiliyordu.

Mete asıl şu an ne yapması gerektiğinden emin olamadı. İlk başta ondan uzaklaşma fikri mantıklı gibi görünse de şu an bu kararında bir mantık olmadığını kabul ediyordu. Mete bu sefer fena halde afallamıştı. Karakola geldiklerinde Feyra'yı revirden çıkartıp nezarete aldıklarını öğrenince Fulya'yı evrak işlerine gönderdi, kendisi de nezaretin yolunu tuttu. Feyra'yı, duvar dibine oturmuş, bacaklarını göğsüne çekmiş ve başını bacağına yaslamış bir vaziyette buldu. O güzel saçları tepeden özensizce toplanmışken bile büyüleyici duruyordu. Polis memuru gelip nezaretin kapısını açtığında kafasını kaldırıp gelene baktı. Mete, gözlerindeki yaşları gördüğünde kalbi sıkıştı. Feyra'nın yanına oturdu.

"Özür dilerim Feyra..." diye söze başlamıştı ki Feyra sözünü kesti.

"Ben Fransa'da yaşarken, bir gün evimizin balkonunda değişiklikler farkettim. Bir köşede birkaç küçük çalılık peydah olmuş..."

Sesi cılız ve titrek çıkıyordu, ağladığı için ara ara burnunu çekip sonra konuşmasına devam etti.

"Sonra ertesi gün daha da çoğalmıştı. Ertesi gün daha çok... Bir hafta sonra baktım ki orada anne bir güvercin var. Tüm hafta didinmiş ve kendine bir yuva yapmış. Benim balkonumda! Nasıl özel hissetmiştim... Her gün aynı saatte gelir orada kuluçkaya yatardı. Ben de her gün aynı saatte onu bekler ve gelince büyülenmiş gibi korkutmamak için perdenin arkasından onu izlerdim. Sonra bir gün gelmedi. Bekledim. Saatlerce. Ama gelmedi. Ertesi gün, yine gelmedi. Bir hafta oldu, gelmedi. Bir ay, bir yıl... Gelmedi. O boş yuvayı bozamadım. Gelir de bulamaz diye. Umut ettim." gözlerindeki yaşları silip nefes aldı. Mete şu an öylesine üzüntü duyuyordu ki söyleyeceklerinin sonunu delicesine merak etti.

"Sen de geldin. Yavaş yavaş çalılarını kalbime koydun. Sonra gittin!"

"Feyra ben..."

"Sus Mete. Açıklama yapmanı istemiyorum. Çünkü artık o pencere kenarında bekleyen kız değilim..."

Ayağa kalkıp üstünü düzeltti. Mete'nin elinden tutup kaldırdı ve nezaretin kapısına götürdü.

"Ben o yuvayı bozdum Mete. Lütfen git ve bir daha gelme!" diyerek Mete'yi demir kapının dışında bıraktı ve demir kapıyı sert bir şekilde kapattı.

Parmaklıkların ardından bakarken Feyra'yı bu kadar üzdüğü için perişan oldu ve yanına gidip teselli bile edemedi. Kendinde bu gücü bulamıyordu. Arkasını döndü ve yıkık omuzlarıyla orayı terk edip kendini karakoldan dışarı attı. Dışarıda yağan yağmur damlaları yüzüne vurdukça içindeki kırıklık ve pişmanlık su yüzüne çıkıyordu.

Mete, kendinden, kalbinden her şeyinden nefret ediyordu. Uzun zaman sonra ona iyi gelen bir kalple karşılaşmıştı ama onu elinin tersiyle itmişti. Şimdi ise çok pişmandı. Nasıl düzelteceğini bilmiyordu ama vücudundaki eksiklik gözle görülür gibiydi. Mete, galiba Feyra'ya karşı sandığından çok daha büyük hisler besliyordu...

KORUYUCU -ANAHTAR 2- TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now