Bölüm 36

759 97 2
                                    

Kendine gel! Kendine gel!...

Mete yaklaşık yirmi dakikadır lavaboda sakinleşmeye çalışıyordu. Televizyondaki kızı yeniden gördüğünde neredeyse kalp krizi geçireceğini hissetmişti. Neden böyle hissediyordu? Bu kızı tanıyor olabilir miydi? Kafasını salladı ve bu düşünceleri uzaklaştırmak istedi. Daha fazla kendini lavaboya kilitleyemezdi. Ellerine ve yüzüne su çarpıp çıktı lavabodan. Merdivenlerden aşağı ineceği sırada açık kalan bir kapıdan duyduğu sesler kulağına çalındı.

"Demek saçların boya değil! Bu harika bir duygu olmalı."

"Evet, ama ben hep altın sarısı bir saçım olsun isterdim."

Cansu'nun heyecanlı sesine karşılık veren kızın sesini duyduğunda inemedi. Geriye döndü ve odaya daha da yaklaştı.

"Ama belki saçlarım seninki gibi olsa Emrecan beni daha çok beğenirdi."

Mete Cansu'nun bu lafına göz devirirken kızın şen kahkahasıyla içi ısındı.

"Bence Emrecan seni olduğun gibi beğeniyordur."

Mete bunları Uhud'un duymaması için dua etti.

"O zaman senin de sarışın olmana gerek yok değil mi? Seni de olduğun gibi seven biri vardır."

Mete'nin kalbi durdu. Buna yemin edebilirdi. Kızın vereceği cevabı heyecanla bekledi.

"Ben," demişti ki aşağı kattan seslenen Fulya'yla Mete daldığı konuşmadan sıçrayarak ayıldı.

"Cansu! Lütfen yemeği bizimle yer misin?"

Cansu aniden odadan çıkınca Mete'yle karşılaştı.

"Mete Amca! Burada ne yapıyorsun?"

Mete suç üstü yakalanmıştı!

"Ben, seni çağıracaktım ki teyzen benden önce davrandı. Hadi sen in ben de geliyorum." diyerek Cansu'yu postaladı.

Cansu gidince kendisi de birden içinden geleni yapıp odaya daldı ve arkasından kapıyı kapattı. Kız şaşırıp ayağa kalktı.

"Ne yapıyorsunuz?"

"Kimsin sen?"

"Ne?"

Mete yaklaştı. Gözlerine baktı. Ona dokunmak istiyordu. Şu an onu öpmeyi istemek gibi büyük bir saçmalık içindeydi. Ama kendini bu kıza son derece yakın hissediyordu. Mete kendine anlam veremedi. Kıza biraz daha yaklaştı.

"Sani tanıyor muyum?"

Kız gözlerini kaçırdı. Endişeyle elini kolunu nereye koyacağını bilemedi. Mete, sabırsızlanıyordu ve sinirleniyordu. Neden sinirlendiğini bilmiyordu ama ayaklarından başına kadar büyük bir sinir dalgası bedenini ele geçiriyordu.

"Cevap ver! Seni tanıdığımı hissediyorum. Bana neden böyle bakıyorsun? Neden gözlerindeki duyguyu görüyorum? Kalbim neden hızlı atıyor? Söyle..."

Son kelimesi neredeyse yalvarır gibi çıkmıştı. Kızın gözleri doluyordu. Mete neler olduğunu hala anlayamıyordu. Beyni uyuşuyor, başına sancılar giriyordu. Arkasını dönüp odada dolaşmaya başladı ve eliyle başına masaj yaptı.

"Eğer biri sizin için önemliyse onu hatırlarsınız. Gerisi ise önemsizdir. Bu kadar basit." dedi kız ve kapıya yöneldi.

Mete ondan önce davranıp açtığı kapıyı kapattı ve kızın burnunun ucuna kadar geldi.

"Neden şu an seni deli gibi öpmek istiyorum?"

Kızım gözleri sonuna kadar açıldı. Dudakları aralandı. Sanki bir şeyler çıkacaktı o dudaklardan. Ama hemen o dudakları birbirine bastırdı ve gözlerini sinirle kapattı. Açtığında göz pınarları nemlenmişti.

"Aşağıda nişanlınız var! Lütfen inin ve onun yanında olun."

Mete bu soğuk sözle geri çekildi. Kız haklıydı ama bu sözlerle neden kalbi kırılmıştı?

"Evet!" dedi sinirle.

"Nişanlım, evet var tabiki. Hem de onunla evleneceğim!"

"İyi!" dedi kız, gözlerinden ateş çıkıyordu. İşte! Mete bu ateşi bildiğini biliyordu. Ama bir türlü sonuçlandıramıyordu.

"İyi!" dedi Mete aynı soğuklukla ve sinirle karşılık verdi. 

Kız hızla odadan çıktığında o da kendini toparladı ve aşağı indi.

Gülden'in yanına oturduğu sırada, "Bir sorun mu var sevgilim?" diye sordu Gülden. Mete sadece gözlerini karşısında tabağıyla ilgilenen kıza kenetlemişti. Sinirliydi.

"Hayır." dedi net bir tavırla.

"Melek Teyze ne yapıyor iyi mi?" diye laf açmak için konuşan Uhud'a baktı. Mete hala sinirli olduğu için kaşları çatıktı ve her bir kelimesini bastıra bastıra söyledi.

"İyi gayet iyi. Hatta düğün hazırlığı yapmaya bile başladı!"

Tabağıyla ilgilenen kız bu cümleyle bakışlarını kaldırıp Mete'ye baktı. Yukarıda sinirlenince kalkan o kavisli kaşı düştü ve gözlerinde bir hüzün belirdi. Ya da Mete öyle olduğunu düşündü.

"Öyle mi?!" Fulya şaşkınca bir Mete'ye bir de Gülden'e baktı.

"Evet en kısa sürede düğün olsun istiyoruz. Daha fazla uzatmak için bir neden yok!"

Mete bu cümleyi tamamen o kızı kışkırtmak için söylemişti ama Gülden'in mutluluğunu görünce söylediği sözlerin ağırlığında ezildi. Ortamda herkes o kadar sessizdi ki Mete bu akşam böyle gergin geçmesine üzülmüştü.

Tüm gece gizli gizli kızı izlemişti. Gülerken, şaşırırken, Fulya'yla derin bir sohbetteyken... Mete onun her halinde tanıdık bir şeyler buluyordu. Mete'nin canı iyiden iyiye sıkılıyordu. Ayaklandı ve "Biz artık kalkalım." dedi.

Herkesle kısaca vedalaşırken o kızla göz göze bile gelmemeye özen gösterdi ve Gülden'le arabaya yürüdü.

"Bir şey mi oldu?"

"Ne gibi?" diye sordu Mete arabaya binerken.

"Yani, bilmiyorum çok dalgındın."

Direksiyonu kavradı ve derin bir nefes verdi. Bakışlarındaki kararlılıkla Gülden'e döndü. Yalnış bir şey yaptığını düşünse de vazgeçmedi ve kararlılıkla baktı.

"Hemen evlenelim Gülden. Artık bu işi uzatmak istemiyorum..."

KORUYUCU -ANAHTAR 2- TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now