4. Bölüm: "Tehdit"

68.9K 3.4K 671
                                    

Yolun açık olsun diyenlere, çıkmaz sokaktayım diyemedim.

🕯️

Ona öldüreliceğini söylediğim günden bu yana tam üç gün geçmişti ve bu üç gün boyunca kendisini asla görmemiştim. Belkide çoktan onu öldürmüşlerdi. Bilmiyordum. Ama o mahkumun bir cam gibi parıldayan mavi gözleri son günlerde rüyalarıma misafir oluyordu.

Rüyalarımda genelde uzak karanlık bir köşede durmuş beni izliyor olurdu. Onun haricinde biraz karanlık ve karışıktı gördüklerim. Gecenin bir yarısı gördüğüm rüyalardan sonra uyandığımda geri uyuyamıyor güneş doğana kadar onu düşünüyordum. Neden o mahkum rüyalarıma ve düşüncelerime giriyordu bilmiyordum. Belki de ilk defa gördüğüm bir canilik karşısında susmamış ve ona yardım etmiş olduğum içindi. Belkide sonucunda gerçekleşmesine yinede engel olamadığım için, bu kadar kafama takmıştım o mahkumu. Yani bu yüzden olduğunu umuyordum...

Aksini düşünmek istemiyordum. Zira buradaki bir suçlunun rüyalarıma ve düşüncelerime girmesi oldukça saçmaydı.

Gözlerim, başımı yasladığım servis aracının camından dışarıyı izliyordu dalgın bir ifadeyle. Ali alamadığı uykusunu başını omzuma yaslayıp uyuyarak almaya çalışıyordu. Ruhumun denizleri durgundu. Ama bu durgunluk öncesi fırtınalara maruz kalmıştı. Karagöz'e geldiğimizde omuzumda horlayan Ali'yi zor bela uyandırdım ve servis aracından en son biz çıktık.

O uyku sersemi sarsak adımlarla demir kapıdan içeriye girdiğinde istemsizce adımlarım duraksadı. Bunu fark eden kapı görevlisi soru işaretli bakışlarını bana çevirdi. "Doktor bir sorun mu var?"

Evet. Çok büyük bir sorun var. Ben Karagözde çalışmak istemiyorum.

İçimden geçenlerin aksine, "hayır sadece başım dönüyor, biraz hava alıp öyle gireceğim içeriye." Dedim. Sesimde ki kırık ton sözlerimi tastiklerken, güvenlik görevlisinin siyah kaşları çatıldı. Bir kaç saniye bana baksada belli belirsiz başını salladı.

"Tamam. Seslenirsen seni alırım içeriye." Şüpheli bakışları büyük demir kapıyı kapatana kadar üzerimdeydi. En sonunda kapı etrafımızda kaplayan ormanda gürültüyle yankılanarak kapandı. Onun hemen telsizle Akif müdüre haber vereceğini biliyordum ama bu şuan umrumda bile değildi. Sadece şu cehenneme girmeden önce biraz nefes almaya ihtiyacım vardı.

Yavaş adımlarla yürüyerek kapıdan uzaklaştım. Karagöz'ün çevresini büyük bir ormanlık alan kaplıyordu. Ormanı aştıktan sonra ise uzun ve araçların nadiren geçtiği bir yol vardı. İşte o yolun sonu şehre çıkıyordu. Bu kadar ıssız bir yerde hapishane yapmalarının tek nedeni olası mahkum kaçmalarında onları daha kolay yakalamaktı. Kaçan bir mahkum ormandan geçerken iz sürücü köpekler tarafından kolayca yakalana bilirdi. Yada ormandan çıktı diyelim, bu seferde o araçların nadiren dahi geçmediği yolda elektirik direklerine bağlanmış kameralar sayesinde kolayca yakalanabiliyordu.

Yani Karagözden kurtulmanın bir yolu yoktu.

Sırtımı yasladığım duvarın kenarına dizlerimi kırarak çöktüm. Kollarımı göğsümde toplarken gözlerim toprak zemindeydi. Aklımda bu ayki ev kirasını nasıl yatıracağım dönüp duruyordu. Tanıdığımız bir amcam vardı ondan da artık borç istemekten utanıyordum. Çünkü daha önce aldığımız borçların da hiçbirini ödeyememiştik. Dudaklarımdan sıkıntılı bir nefes döküldüğünde başımı geriye doğru yatırarak duvara yasladım. Gözlerimi kapadım ve içimde ki çaresizliğe bir çıkış yolu aradım.

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin