Soyunma Odası

1.1K 144 49
                                    

#Hoseok'tan

Gözlerimi zar zor açarak sıcak yatağıma veda ettim. Çabucak formamı giymeli ve ardından kahvaltı etmeliydim. Bunun için de az zamanım vardı. Annem ben banyo da yüzümü yıkarken bir şeyler söyleyerek formamı arıyordu. Şu an tek derdim açılmak istemeyen gözlerimi açmaktı. O yüzden hiçbir şeyle ilgilenemeyecektim.

Soğuk su beni titretirken anında havluyla yüzümü silmiş ve formalarımı annemden alarak giymiştim. Mutfaktaki masaya kendimi atarak donatılmış olan masadan bir şeyler yemeye başlamıştım. Aklımı kurcalayan bir şeyler vardı. O da güller ve çikolataydı. Kimdi bu? Benden ne istiyordu? Bana neden bunları göndermişti?

Delirmeme ramak kalmıştı. O kişi her kimse çıksın da kurtulayım istiyordum.

"Hoseok ye hadi." Dedi annem. Bu yaşıma gelmeme rağmen hala yemem için ısrar ediyordu. Çocuk muydum ben? "Tamam yiyorum." Bir şeyler daha ağzıma atarken annemin mutfaktan çıkmasıyla çantamı alarak evden çıktım. Hiçbir şey yiyesim gelmiyordu. Yoongi kızsa bile yiyemeyecektim.

Okula doğru yaklaşırken birinin koluma girmesiyle kendimi geriye attım. "Hoseok benim ya! İnsan arkadaşını tanımaz mı?" Dedi Jin. Koluma bir an da girdi ve ben de korktum. Bu normal değil mi? "Hadi gel canım." Diyerek tekrar koluma girdi. Bir kere de yalnız yürümek istiyordum. Neden bana rahat yoktu? İnsanlar beni rahatsız edince ne anlıyordu?

"Sana onları gönderen kişinin kim olabileceğini mi düşünüyorsun?" Dedi. Aslında bunu pekte doğru düzgün düşünmemiştim. Sadece ortaya çıksın ve amacını söyleyip onu hayatımın bir parçası olmasına izin vermeden kovmak istiyordum. "Bilmiyorum. Aklıma kimse gelmiyor."

"Acaba sana aşık olan kızlar mı? Ama onlar neden sana gül ve çikolata göndersin ki? Bu fazla saçma." Dedi kendi kendine. Cebindeki büyüteci çıkrarak gözlerinin önünde tuttu ve bana baktı. "Jung Hoseok! Ne biliyorsan Dedektif Kim Seokjin'e anlat!" Çok üzgünüm arkadaşlarımın beyninde bir sorun olduğunu unutmuştum.

Okula gelir gelmez sınıfa çıkmış ve çantamı yerleştirmiştim. Jin ise başka yere gitmişti. Yoongi ortalıkta gözükmüyordu. Kimse de yoktu. Bu biraz kafa dinleyebilirim demekti. 2 dakika gözlerimi kapatıp uyuyayım bari. Sınıfta gayet sıcaktı ve uyumak için harika bir ortamdı.

"... Üçtür beştir. Kızlar hoştur. Dünya boştur. Coştur coştur coştur coştur. Hoptek hoptek oynayalım bir o yana bir bu yana zıpyalayım. Kolbastıyla uşaklar hep beraber coşalım..." Birileri benim dinlenmemi istemiyordu ve o kişi de Park Jimin denen gıcığın tekiydi. Sanki benim uyumak istediğimi tahmin ettiği an basıyordu. Cidden bıkmıştım.

Sınıfa sürüyle dalarken yine Namjoon'a eziyet ettiğini görmüştüm. Bu çocuğu neden bırakmıyordu? Ona acıyordum.

Jimin yanıma gelerek mikrofonuyla dibime girdi. "... Boztepe uzun kumli. Boztepe uzun kumli. 18'lik manitam 18'lik manitam..." Ölmek bu şeyi dinlemekten daha iyi bir çözüm gibi geliyordu. Tam şu an kendimi camdan aşağı atabilirdim. Jimin şarkısını bitirirken onunla oynayanların bir kısmı sınıflarına dağılmıştı ve birazdan da dersler başlayacaktı. Yoongi neredeydi? Okula gelmeyecek miydi? Gözüm kapıdan ayrılmıyordu. Merak ediyordum onu.

Öğretmen sınıfa girmişti. Yoklama alınmış ve 10 dakikayı geride bırakmıştık. Öğretmen konuya başlayacağı sırada kapı çalmış ve Yoongi içeri girmişti. "Geç kaldığım için özür dilerim. Bir daha olmayacak." Dedi ve öğretmen "Tamam." Dediğinde yanıma geldi. Çantasını bırakıp oturdu. Neden geç kalmıştı ki?

Dersin bitmesine birkaç dakika kala dayanamayarak "Yoongi seni çok merak ettim. Kapıya baktım sadece. Nerelerdeydin?" Dedim sessizce. Tahtada ki yazıların tamamını deftere geçirdi ve bana döndü. "Gece geç saatlere kadar o kişinin kim olduğunu düşündüm ve uyuyamadım. Haliyle de geç kaldım." Gözlerini zar zor açıyordu. Hala kendine gelememişti. "Yoongi bu kadar değersiz bir şey için neden kendini yordun?" Dedim. Ben bile bu kadar kafama takmamıştım.

Theater |Sope✔Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum