Bakıcılık

1.7K 219 174
                                    

Tüm derslere kısa bir veda sonrası Hoseok'u evine bırakmıştım. Şimdi ise evde Yoonji ile uğraşıyordum. Sürekli Hoseok'la aramda olan şeyi soruyor ve tekrar gelmesi için ısrar ediyordu. Aramda bir şey yoksa kendisi yürüyecekti çünkü. Bunu bildiğim için hiçbir şey söylemiyor ve konu tekrarı yapıyordum. Sınavlara daha olsa da şimdiden çalışmak her zaman en iyisiydi.

"Ya Yoongi! Hoseok ne zaman gelecek?!" Ayaklarını sertçe yere vurarak isyan etme moduna bürünmüştü. Ah cidden beni delirtecekti! Neden böyle bir kardeşim vardı ki benim? "Yoonji kes artık sesini! Senin yüzünden konuya odaklanamıyorum!" Aynı şekilde ona bağırırken dudaklarını büzmüş ve kollarını birbirine bağlamıştı. Şimdi numaradan annemin yanına gidecek ve istediğini yaptırabilmek için bana çamur atmaya başlayacaktı.

Normal Jungkook
Hey Yoongi!

Bu akşam Jimin'in evine gidelim mi?

Kendisi çok ısrar etti.

Yoongi
Normalde kesinlikle reddederim ama şu an kabul etmek en parlak seçenek gibi duruyor.

Tamam geliyorum.

Hazırlayın abur cuburları.

Normal Jungkook
Tamamdır.😎

Ben de Jimin'e haber vereyim.

Siyah eşofmanımın cebine telefonumu sıkıştırdıktan sonra odamdan çıkmış ve kapıya yönelmiştim. Yarın cumartesi olduğu için bu akşam onda kalacaktım. "Anneciğim ben Jimin'e gidiyorum! Yarın öğlene doğru gelirim!" Ardından hızla kapıyı kapatmış ve arkamdan bağıran Yoonji'yi umursamadan uzaklaşmıştım.

Öncelikle motosikletimi almayı düşünsem de Hoseok oturduğu için yıkamam gerektiği aklıma gelmiş ve yürümeyi tercih etmiştim. Hem yürümek insan sağlığına faydalıydı. Biraz kilo verirdim belki bu sayede.

Rüzgarın ani esişiyle bir titreme gelmiş ve direkt olarak ellerimi cebime sokmuştum. Bir an önce oraya gitmeliydim yoksa soğuktan ölebilirdim. Bu Hoseok'u mutlu aileme kötü hissettirirdi. O yüzden bay kalp dudaklıya inat yaşamalıydım.

Saçma sapan düşüncelerimle cebelleşirken birkaç adım sonrasında yerde uzanan birini görmüştüm. Yanına yaklaşmalı mıydım? Yoksa kaçmalı mıydım? Kaçmak daha mantıklı bir cevap gibi gelirken sokak lambasının aydınlattığı kırmızı saçlar bir yerden tanıdık gelmişti. Tanıdık yüz netleşirken dudaklarımdan ismi kaçmıştı. "Hoseok!" Onun burada ne işi vardı? Dinlenmesi gerekiyordu. Bu saatte dışarı da ne yapıyordu. Elimi ensesine koyarak onu yavaşça kaldırmış ve diğer elimi de beline yerleştirmiştim.

"Y-Yoongi!" Dedi zorlukla. Yanına çökmüş ve "Sana ne oldu böyle?" Demiştim. O ise yutkunmuştu. "Ben yü-rüyordum. Sonra birkaç i-içkili adam bana yaklaşmaya kalkıştı. Be-ben, be-" Sözünü tamamlayamadan gözleri kapanmıştı. Hadi ama yine başıma mı kalmıştı? Neden her yerde karşıma çıkıyor ve bir şekilde onunla vakit geçirmek zorunda kalıyordum ki? Kurtulmak yerine daha çok yapışıyordu bana.

Evime götüremezdim ama Jiminlere nasıl götürecektim ki? Yandım ben! Hem de cayır cayır ama onu burada da bırakamazdım çünkü ben iyi bir insandım. Yardım etmeyi severdim falan. Şimdi ise nefret ettiğim birine yardım etme mecburiyetindeydim işte.

Dudağının kenarında 'merhaba' diyerek bağıran bir yara görüyordum. Harikaydı cidden! Çuvala koyup Jimin'e götürsem ve eve süs eşyası aldım anneme sürpriz yapacağım desem inanır mı? İnansa bile bakmak isterdi kesin. Şansıma ağlayabilir miydim tam şu an?

Theater |Sope✔Onde histórias criam vida. Descubra agora