18. Bölüm

529 29 22
                                    

Yeni bölüm yazışımı bit türlü düzene oturtamadım. Ama bu sefer son bölüm kadar bekletmedim. Yine de çok özür dilerim. Bu gidişimle ne yazık ki size yakın bir zamanda yeni bir bölüm çıkarma veya bir düzene oturtma sözü veremiyorum. Sizi çok bekletmemek için çalışacağım.

Not: Umarım resmi seversiniz. bu benim çizdiğim bir şey ama boyası çok iyi olmadı. Tam olarak tasvir ettiğim deniz kızları gibi değil, biliyorum ama bu çizimi hikayeyi yazmaya başlamadan önce çizmiştim. Aklımda Amaria'yla ilgili hiçbir düşünce yoktu.

*******************************************************************************************************************************************************************

Aidan'ın öfkesi korkutucuydu. İnsanın kaçıp uzaklaşmak, arkasına bakmadan koşmak ve saklanmak istemesine yol açıyordu. Sıkılmış dişleri öfkeyle kıvrılmış dudaklarının arasından gözüküyordu. Boğazından zaten kısık, uğuldayan rüzgarla zar zor duyulan hırlama, tıslama arası bir ses yükseliyordu. Yumruklar halinde sıkılmış elleri bembeyaz kesilmişti. Ve gözleri...

Aidan'ın beni her zaman büyüleyen, bakmaktan kendimi alamadığım o muhteşem, yeşil gözleri tıpkı etrafımızdaki deniz gibi koyulaşmıştı. Yine de bulutların toplanmasıyla kapanıp biraz kararmış havada öfkeyle kısılmış gözleri sanki arkalarında bir ateş yanıyormuşçasına parlıyordu.

William'ın yüksek sesle yutkunduğunu duydum. Ufak adımlarla geriye hareket etmesine rağmen oynayan vücudunun suda çıkardığı sesler hareketlerini gizlemesine ve sessizce Aidan'ın kontrol ettiği sulardan uzaklaşmasına engel oluyordu. Ancak sese gerek yoktu, Aidan'ın keskin gözleri üzerine kilitlenmiş, en ufak kas hareketini bile takip ediyordu.

Elimden geldiğince belirgin hareket ederek ileriye, Aidan'a doğru bir adım attım. Hareketim iki erkeğin de dikkatini çekmiş, bana bakmalarını sağlamıştı. Adımlarımı kendimden emin ve korkumu belli etmeden, William'ın beni geri çekmesine veya korkudan gereksiz bir hareket yapıp planımı suya düşürmesine izin vermeden atıyordum.

Gözlerim Aidan'ınkilerle buluştu. Yakıcı, delip geçen bakışlarına karşılık veriyor, gözlerimi kaçırmamak için elimden geleni yapıyordum.

Ellerimi tehditkar olmadığını düşündüğüm ve sert hamlelerle bacaklarıma çarpan dalgalarda dengemi biraz daha fazla koruyup yürümemi kolaylaştıran bir biçimde öne uzattım. Aidan'a yaklaştıkça dalgalar büyüyor, göğsüme ve ellerime de çarpıyordu. Ya sular yükselmiş ya da Aidan daha denimler çekilmiş ve kıyıdan uzaklaşmıştı.

Korkumu kimseye belli etmemek için elimden geleni yapıyordum. Öfkeli Aidan'dan ve onun insanüstü güçlerinden, dalgalara kapılıp sürüklenmekten, boğulmaktan, Aidan ve William arasında bir anlaşmazlık çıkmasından veya çıkarmaktan, deniz insanları ve bizler arasında yanlış anlaşılmadan doğan bir savaş çıkmasından korkuyordum. Yine de kendimden emin hareket edip Aidan'ın gözlerine bakmaya çalışıyordum.

Planım basitti. Önce Aidan'ı sakinleştirecek ve sonra da durumu William'a açıklayıp, gerçek deniz insanlarını tanıyıp anlamasını sağlayacaktım. Biliyordum ki kesin bir plan değildi ve her şey yanlış gidebilirdi. Ayrıca herhangi bir detay yoktu. Destek veya başarabileceğime dair bir ipucu, dayanabileceğim bir şey de yoktu. Sadece olumlu düşünceler ve inanmak vardı.

AmariaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin