6. Bölüm

374 22 5
                                    

Tatilde olmama rağmen, deli gibi ödevim olduğu gerçeğini de umursamayıp bölümü yazmaya başladım umarım hikayenin altıncı bölümünü de seversiniz.

********************************

Sabah şafak sökerken kalktım kaleden sıvışıp kayalara indim. Yine aynı kayaya oturup bacaklarımı kenardan sarkıttım. Gizemli deniz adamını (oğlanını) göremedim. Onu bulma umuduyla koyu renk, içindekileri saklayıp göstermeyen sulara bakmaya başladım.

"Vaaay! Gelmişsin!" Senini duyunca geriye doğru sıçradım. İstemsiz bir biçimde bacaklarımı kendime doğru çekmiştim. Kayadan eğilip aşağıya baktım. Kayadan birkaç metre ötede suda hafifçe yükselip alçalan siyah saçlı başı ayırt ettim. Koyu renk suda siyah saçlarıyla onu fark etmek oldukça zor olmuştu.

Geriye sıçrayışımı görmüştü. Yamuk bir gülüş attı. Bu seferki gülüşü o muzip, neşeli gülüşünden farklıydı. Beni korkuttuğunu biliyordu ve bunu eğlenceli buluyordu, pis sırıtışı da bunu belli ediyordu. "Ne o? Yoksa korkuttum mu?" Evet, korkutmuştu ama o pis sırıtışa daha fazla sırıtmak için malzeme vermeyecektim. "Hayır, korkutmadın. Sadece seni görmeden bir anda sesini duymak beni ürküttü." Kıkırdadı. "Tamam. Sen nasıl diyorsan..."

"İtiraf etmeliyim, gelmen beni şaşırttı." Ne anlamına gelen bir ses çıkardım. Bakışlarını indirdi. Gülümsemesi sönmüş, yüzü hüzünlü bir ifadeye bürünmüştü. "Siz insanların benim türüm hakkında neler düşündüğünü, nasıl bizi iğrenç yaratıklarmışız gibi gösteren hikayeler oluşturup onlara inandığınızı biliyorum. Sen bütün bu uyduruk yalanlara rağmen geldin." Demek bütün o hikayeleri biliyordu. Ses tonu da bu hikayelerin yalanlardan ibaret olduğunu açıkça belirtiyordu. Deniz insanları hakkında ne kadar yanılmıştık?

Yine o hızlı duygu durum değişimini yapmıştı. "Senin...ruh halin...çok hızlı değişiyor. Dün de böyleydi. Önce mutluydun, sonra üzgündün ve bir anda manyakça bir kahkaha atmaya başladın. Bu...tüm deniz insanlarına olur mu?" Eğer sorumu cevaplarsa sonunda deniz insanları hakkında gerçek ve doğru bir şeyler öğrenebilecektim.

Sorumu duyunca güldü. " Hayır ama fark etmen beni şaşırttı. Sanırım aynı kişilerle bir ömür geçirince herkes benim bu hızlı, ne demiştin, ruh hali değişimlerimi artık ya umursamıyorlar ya da fark etmiyorlar bile. Ama hayır, her deniz insanının ruh hali bu kadar hızlı değişmez. Bu biraz bana has bir şey. Ben denize fazlasıyla benziyorum, denizin bir anı diğerine uymaz. Bir saniye güneşli ve durgun, diğerinde fırtınalı..."

Sonra beni ürperten sözler döküldü ağzından. "Bir an gülümserken bir saniye sonra insanlara saldırabilirim. İnsanların kafalarını koparıp onları çiğ çiğ yerim." Ufak bir çığlık atıp geriye çekildim. Gülmeye başladı. "Of! Seni iyi kandırdım! İnsan yemek iğrenç!" Beni böyle oyuna getirmesi sinirimi bozdu. "Bir kere insan eti en lezzetli ettir." Yüzünü buruşturdu. "Bunu ben nereden bilebilirim ki? Hiç insan eti yemedim. Eğer yeseydim bu yamyamlık olurdu."

Bu sefer ben sırıtmaya başladım. "Hiç de o kadar kötü, zalim, zararlı ya da saldırgan değilsin, değil mi?" Benim sırıtışıma o da pis ve yamuk bir taneyle karşılık verdi. "Aslında öyle olabilirim ama yediğim onca ceza ve uyarıdan sonra uslu durmak için elimden geleni yapıyorum." Birlikte güldük.

"Bana biraz kendinden bahset. Tek bildiğim adının Lucinda olduğu. Sense benim saniyemin saniyeme uymadığını ve aslında yaramaz olmama rağmen uslu durmak için elimden geleni yaptığım gibi şeyleri biliyorsun. Hatta konuşmalarımızı daha detaylıca incelersek benim hakkında bildiğin bir sürü şeyi bulabiliriz. Sıra sende. Şimdi ben senin hakkında bir şeyler öğrenmeliyim Lucinda."

AmariaМесто, где живут истории. Откройте их для себя