3. Bölüm

436 26 7
                                    

Hikayenin üçüncü bölümü (bir kaza sonucu silindiği için tekrar baştan yazmak zorunda kaldım)...<NOT: Hikayeyi ilk yazdığımdaki bazı fikirleri değiştirerek ve sonradan bazı kararlar vererek yanlışlıkla bir isim karmaşasına sebep oldum. 1. bölümü ben düzeltmeden önce okuyanlar için uyarı: Prensin adını değiştirdim (eğer öncekini hatırlıyorsanız) ilk adını unutun ve yeni adını kullanın. Eğer düzeltmeden sonra okuyorsanız veya ilk adını hatırlamıyorsanız bu notu boş verin.>

************************************************************************

Kral Agustus ve ailesi salona girdiler. kral uzun boylu, mavi gözlü, grileşmeye başlamış koyu sarı saçları olan ve sert yüz hatlarına sahip bir adamdı. Şık giyinmişti ve giydiği her şey  Ben pahalıyım! diye bağırıyordu. Kraliçeyse daha sade giyinmişti. giydiği zümrüt yeşili elbise kahverengi saçlarıyla hoş duran ufak tefek bir kadındı. yanlarında biri daha vardı: Prens William.

Prens babasına benziyordu. Koyu sarı saçları, mavi gözleri, uzun boyu... Saçları çene hizasındaydı. Yüz hatları kralınkinden daha yumuşaktı, yüzünde annesini aratan bir şeyler vardı. Giydiği kat kat giysilerin (kesin güzel görünsün diye giydirilmiş onca şeyin) altında bile yapılı biri olduğu belli oluyordu. Giydiği mavi ceket gözlerini ortaya çıkarmıştı.

Kral annem in önüne gelip eğildi. "Kraliçe Isabella, sizi yeniden görmek bir şeref." Annem de ona reverans yaparak karşılık verdi. "O şeref bana ait." İkisi de doğrulduktan sonra annem eliyle hafifçe bana doğru bir işaret yaptı "Kızım, Amaria Prensesi Lucinda." diyerek beni tanıttı. Kralın önüne gelip reverans yaptım.

Ben yeniden düzelinceye kadar kraliçe ve prens yanımıza gelmişti. Kral elini kraliçenin omzuna koyarak "Bu eşim Gracia, bu da oğlumuz William. Kendisi genç prensesin damat adaylarından biri." Annem kraliçe ve prense dönüp "Tanıştığımıza çok memnun oldum." Sonra tekrar krala döndü "Henüz diğer misafirler gelmedi ama dilerseniz masaya geçebiliriz."

Salondaki en büyük, en görkemli masa tabii ki en iyi, en güzel yerdeydi. Etrafı vitraylı camlarla kaplanmış, salona tepeden bakmasını sağlayan bir platformun üzerindeydi. Bu masaya sadece Amaria kraliyet ailesi, yabancı ülkelerin kraliyet aileleri ve Amaria Konseyi'nin üyeleri oturabilirdi.

Masa gümüş tabak, çatal, bıçaklar ve kristal kadehlerle süslenmişti. Prens William yanıma oturmuştu. Bana bakıp "Deniz kenarında bir ülkede yaşamak nasıl?" diye sordu. Biraz düşündükten sonra cevap verdim "Deniz yüzünden hava genellikle nemli ve tuzlu olur. Aynı zamanda kışın bile hava çok soğuk olmaz. Genelde yağmur veya sis olur ama Olympia'da kışların sert ve karlı geçtiğini duydum. Burada neredeyse hiç kar yağmaz."

Şaşkınlıktan gözleri kocaman açıldı ve göz bebekleri irileşti. "Hiç kar yağmaz mı?" İfadesinin komikliği karşısında gülüşümü bastırdım. "Neredeyse hiç. Birkaç yılda bir azıcık kar yağar ama o da tutmadan çamura ya da suya döner. Gerçi havalar çok soğuk olunca buz olabiliyor. Olympia'da havalar genelde nasıldır?" Hala şaşın olsa da ifadesini bunu göstermeyecek kadar kontrol altına almayı başarmıştı. Ülkesindeki havalardan bahsetmeye başladı. "Kışları çok soğuk geçer. Bütün kış boyunca kar yağar ve her şey donar. Yazlarıysa oldukça sıcak ve kurak geçer. Hava da buraya göre daha...tatlıdır. Burada havadaki tuzun tadını almak mümkün." Güldüm. "Denizin kötü bir yanı. Eğer kumumuz ve sahilimiz olsaydı daha iyi olabilirdi, o zaman kimse havanın tuzlu olup olmadığına aldırmazdı. Ama bizde kum yerine kayalar var. Sıkıcı, üzerine iskele ya da liman yapılmasından başka bir şeye yaramayan kayalar." O da hafifçe güldü.

William etrafına bakındı. Bakışları salondaki süslemelerde gezindi. Sonra salonun üç duvarını kaplayan vitraylı pencereleri işaret ederek "Deniz insanları?" diye sordu. Başımı sallayıp açıkladım. "Bu vitraylar Amaria'nın tarihinin bir kısmını temsil ediyor. İnsanların buraya gelişlerini ve deniz insanlarıyla yaptıkları savaşları anlatıyor." Kaşlarını Yaa! anlamına gelen bir şekilde kaldırıp vitrayları daha dikkatli incelemeye başladı.

AmariaWhere stories live. Discover now