Chapter 36

139 39 53
                                    

O kaslar ne öyle yiğidim biraz da bize ver🙄🙄🙄

İyi okumalar~

Dersin verdiği yorgunluktan sonra kendimi direkt olarak kantine atmıştım.Arkamdan gelen Ho Min yavaşlamam gerektiğine dair bir sürü gereksiz laflar ederken onu dinlemiyordum bile

Kantin sırasına en erken giderek güzelce kahve içmek istiyordum. Sıkıcı bir dersten sonra kendime gelmeliydim. İnekliğinde bir noktası vardı,sıkıyordı insanı bazen dersler ve bende tam o dersten sıkılma noktasındaydım. Sütlü bir kahve beni kendime getirebilirdi ama

Hızlıca gelen bir kaç kişiyi iterek üstten kahvemi söyledim.Boy avantajımın işe yaradığı bir diğer konulardan biri de kantindekilerden uzun olduğum için üstten sipariş verebiliyorsun.Kesinlikle mükemmel bir özellikti benim için.

Kantinde ki masaların birine geçtim. Ho Min'de hemen yanıma

"Anlat bakalım Ho Min,Jimin ile nasıl gidiyor?"

Eliyle saçını kulağının arkasına koydu.O utanıyor muydu?Tanrım! Resmen arsız,şıpsevdi,gönülayranlı Ho Min utanıyordu! Bu günü tarihe geçirmeliyiz kesinlikle.

"İyi gidiyor gibiyiz. İlişki de kendimi seme gibi hissediyorum. Sessiz kalmayı tercih ediyor ama bu beni sevmediğini anlamına gelmez dimi?"

"Ho Min-ah Jimin nasıl desem...biliyorsun bana bir süreliğine duyguları vardı,sende bu ara onun hayatına girdin,büyük ihtimal duygu karmaşası yaşıyordur. Seninle vakit geçirdikçe seni daha fazla sevecektir."

"Öyleyse şimdi onun yanına gitmeli miyim?"

Kıkırdadım,eminimdim ki Ho Min ne yapar eder Jimin'in kendinden hoşlanmasını sağlardı.Şeytan tüyü denen o sinsilik kesinlikle onun geninde vardı.

"Durman hata Ho Min,uç"

Saniyesinde ayağa kalkarak gitti. Arkadan da bana el sallamayı unutmuyordu.Tam bir şapşaldı

Bir kaç dakika öylece durduktan sonra kahvemde geldi ve sıcak sıcak içmeye başladım.Kahvemin hayatımda ki yeri param ile yarışırdı. Parasız yaşayamazdım ve kahve olmadan da yaşayamazdım. Tam bir ironik ikileme!

Kahvemden bir kaç yudum alarak tekrar masaya koydum.Sıcak olmasından ve dudağımın yanmasından aşırı derecede nefret ediyordum.

Dışarıdan deli gibi görünsemde bunu yapmak zorundaydım.Dudağımı garip bir şekilde büzerek dudağıma üflemeye başladım.Kesinlikle dışarıdan çok kötü görünüyordum.

Gülme sesiyle kafamı bana gülen Namjoon'a doğru döndüm.Ona ölümcül bakışlar atmaya çalışıyordum ama o hala gülmeye devam ediyordu.Tam da harika bir zamanlama ile buldu beni resmen.

"Gülmeyi kes!"

Karnını tuttu bir yandan da gülmememeye çalışarak konuşmaya çalışıyordu.Tanrım! Tam bir rezillik

"Tamam tamam,gülmüyorum."

Bunu derken bile dudağını ısırıyordu gülmemek için,bende onun bu gerizekalı haline gülmeye başladım.

Ve biz böyle gereksiz bir döngüye girdik.Ben onun gülüşüyle gülüyordum o da benim halime. Kesinlikle berbattık şu an!

Gülüşümüz herkesin dikkatini çekmiş olacak ki kantindekiler buraya bakıyordu.

Namjoon'un yanına giderek kolunu cimcikledim.Salak bu vakti bekler gibi gülüyordu ve asla da durmuyordu. Kolundan onu sürüklemeye başladım. Neyse ki susmuştu sonunda.

"Rezilliğin daniskasısın Namjoon."

"Bunu bana sen mi söylüyorsun?"

"Aish!"

Tall✔ Onde as histórias ganham vida. Descobre agora