Chapter 26

152 56 4
                                    

"Eee annenler nasıl Namjoon? Uzun zamandır görüşmemiştik ve sadece 1 kere konuşabildik, arkadaşımı yani anneni özledim. Yine gelin."

"Sorduğunuz için sağolun efendim,kendileri gayet iyiler. Sizler nasılsınız?"

"Görüyor musun Hana, nasıl da nazik? Bi sen böyle olamadın."

"Anne!"

"Her neyse sen bakma bu Hana'ya kendisi tembel olduğu için görgü kurallarını bile bilmez. Sen en son beni sormuştun değil mi? Iyiyim merak etme."

İlla beni araya sıkıştıracaktı. Bu rezil etme huyundan asla vazgeçmiyordu. Hayır yani beni rezil edeceğine temizlik yaptırması bundan bin kat daha iyiydi. Hatırladım da...sanırım temizlikte yapmak istemezim. Okula kafama göre gitmediğim zamanlar bana nerdeyse tüm evi temizlettirirdi ceza olarak. Kızmazdı fakat temizlik yaptırması kızmasından bile kötüydü. Zaten ondan sonra bir daha asla devamsızlık yapmamaya başlamıştım.

"Efendim size oldukça katılıyorum. Nasıl oldu da spor başkanı oldu hala anlamış değilim. Bizi çalıştırıyor fakat kendisi biz izleyerek yatıyor. Resmen bize işkence ediyor."

Hergeleye bak hele! Nasıl da şikayet ediyor beni!

"Aigo! Anne inanma ona, çok iyi yalan söyler kendisi.Bugün spor salonuna gittim şansa onun olduğu yere denk geldim ve beni bayıltacak derecede spor yaptırdı."

"Sen hamlaştığın için olmuştur o. Evde yat yat tembelleştin Namjoon da tabi sağolsun yavrum o yağları görünce yardım edeyim demiş teşekkür edeceğine mızmızlanıyorsun.Hayret bir şey!"

Ne dersem diyeyim kesinlikle beni tutmayacaktı.Neden çatlak bir anneye sahiptim ki? Diğer insanların anneleri kızına gözü kapalı güvenirken benimkisi gözü açık bile güvenmiyordu.

"Çok haklısınız Bayan Choi" dedi Namjoon gözlerimin içine bakarak aynı zaman kahvesinden yudumlar alıyordu.O bana kilolu mu demeye çalışmıştı? Biliyordum tabi kilolu olduğumu ama o kadar fazlam yoktu yani. Orta seviyeli gibi bir şeydi

"Bu Hana var ya bu Hana çok fena evladım.Buna okulda benim için göz kulak olabilir misin? Ne yapacağını asla belli olmuyor. Bir anne olarak endişeliyim,ona gözün gibi bak lütfen."

"Merak etmeyin benim gibi biri varken asla başına bir şey gelmez."

Ne de güzel yalan söylüyordu öyle (!)

Beni koruyacağına önce kendini korumayı öğrenmeliydi. Takıma girmesine sadece ben izin verebilirdim ve daha müdürün odasından alacak bir kalemi vardı. Kendisini düşünmeye başlasa iyi ederdi

Ki daha onu okuldan attırma planının 2.seviyesine geçmemiştim ama o hala beni korumaktan bahsediyordu.

Aferin Namjoon,böyle devam et.

~

Sabahın erken saatlerinde yine her zaman ki gibi alarmdan önce uyandım.Bu asla geçemeyeceğim bir huyum gibi bir şey olmuştu artık

Uyku haplarıyla idare ediyordum ancak yinede beynim proglanmış gibi alarmdan önce uyanıyordu. Ya da sadece alışmıştım,bu kadar yıl hep aynı saatte kalktığım için bedenim alışmış olabilirdi.

İçimde alarmdan önce kalkma sebeplerini düşünür bir biçimde lavoboya girdim.Diş fırçalamanın ardından elimi yüzümü yıkadım.

Genelde sabahları dişimi fırçalamaya üşenirdim ancak okula gittiğim için yapıyordum. Akşamda yapabilirdim yani neden mesela sabahtı ki?

Çokta düşünmemek için diğer işlerimide halletim ve hızlıca okul formamı giydim. Son bir dokunuş olarak çilek kokulu parfüm sıktım. Favori parfümlerimin arasında birinci sıradaydı

Sonrasında ise annemin arkadan kahvaltı etmelisin çığrışlarıyla evden çıktım. Sabahları yemek yiyemiyordum fakat annem bunu 19 yıldır anlamış değildi.

Yolda öylece yürürken Ho Min'i aradım. Benim aksime uyumaktan asla bıkmıyordu. Dünya yansa biraz daha uyuyayım diye Tanrı'ya yalvarabilirdi.

Bir kaç kere aramama rağmen hala açmıyordu bende inatla arıyordum. Salak kafasızlığı yüzünden sınıfta kalacaktı. Birde son senesinin olduğunu düşünürsek kesinlikle uyanmalıydı.

Derin bir nefes verdim ardından ise hiç durmadan peş peşe aramaya başladım. 10 dakikanın ardından nihayet açabilmişti telefonu hanımefendi!

"Tamam, giyiniyorum arama artık! Bi uyutmadın!"

"15 dakikan kaldı Ho Min. 15 dakika içersinde okulda olmazsan geç kalırsın ve yok yazılarsan sınıfta kalırsın ona göre"

"Hay sikeyim!"

"Küfür etmeyi bırak ve acele giyin hadi."

"Bizim katın nöbetçisiyle konuş, benim sınıf hocama kendisi yerine benim olacağımı söylesin."

"Güzel fikir Ho Min ancak hatırlatırım ki sen vip'sin o yüzden nöbetçi olamazsın. Şimdi bahaneleri kes ve uçarak gel buraya"

"Aish!"

Söylenmeye devam etmesinin yanı sıra telefonu suratına kapattım. Bu olay ona ders olur da bir daha geç kalmaz derdim ama yine tekrarlanacağından adım kadar emindim.

Adımlarımı yavaşlatarak bu sefer de Namjoon'u aradım. Dün benim üzerimden tonlarca dedikodumu yapmışlardı. Üstelik ben yanlarında otururken!

Neyse ki konuşacak dedikodu bulamamaları ve saatin geç olmasıyla Namjoon gitmişti ancak kendisi anneme kendini öyle bir sevdirdiği için annem sabah onunla gitmemi söylemişti ve ben mecbur bir şekilde onunla gitmek zorundaydım aksi halde para vermeyeceğinden felan bahsetmişti. Kesinlikle şu zaafım olan parayı kullanmasa onun yanından dahi geçmezdim!

Telefon numarasını da annem vermişti. Sabah birbirlerimizden haber alabilelim diye

Kesinlikle hayatıma kene gibi yapışmış bir durumdaydı. Onu kendimden uzaklaştırmak istesem illa bir yerden çıkıyordu.

Ya da bu kader olabilir mi? Hani şu dizilerdekilerin kader kader diyip durdukları

Aish! Hayır olamaz. Saçmalama Hana! Hem neden hep dizilerden kendime örnek veriyordum ki? Ah...doğru ya daha önce böyle durumlarda olmadığım için net bir şeyler diyemiyordum ve gördüğüm tek yer de diziler olduğu için kendimi hep onlarla kıyaslıyordum.

Bir başkası düşüncelerimi duysa kesinlikle okul birincisi olduğuma katiyen inanmazdı. Salaktan daha doğrusu Ho Min'den farkım yoktu.

Ve karşıdan bana el sallayarak bana doğru gelen Namjoon benden daha salaktı

Tall✔ Where stories live. Discover now