10

4.2K 395 72
                                    

Sınavlarımın tam anlamıyla bitmesinin şerefine bu bölümü yayımlıyorum. Bol yorum yapmayı unutmayın. Sizi seviyorum 💘

Bölüm sınırı: 90 vote 50 yorum

"Tavşan, babayı özledin mi?" Tony Eliza'yı kucağına alıp yanaklarına birer öpücük kondururken iyi hissetmeye çalılıyordu. Uzun süredir gereğinden fazla uyuyordu. Bunun sebebinin kendisi de ne olduğunu çözebilmiş değildi. Eliza kendisinden önce uyanıyor ve bir şeyler karıştırıyordu. Geçen gün koltukta uyuyakaldıklarında Eliza Tony'den önce uyanıp koltuktan bir şekilde inmiş ve Tony'nin çekmecelerini karıştırıp tüm çoraplarını yere atmıştı. Bir de marifetmiş gibi Tony uyanıp kendisini bulduğunda gülmüştü.

"Hey, Pep." Diye mırıldandı kadına bakıp. Elinde Eliza'nın bazı eşyaları vardı. Tony bugün tek başına kafa dinlemek istemişti. Biraz içmiş, sonrasında kızının geleceğini bilerek soğuk bir duşa girmişti. Dişlerini fırçalayıp bir kahve içtikten sonra vücudunda hiçbir şekilde alkolün etkisi kalmamıştı. Sonrasında ise atölyeye gidip çalışmıştı. Birkaç şey tamir etmiş, kafasına olan tüm sıkıntıları atmıştı. O sırada ise Eliza ve Pepper hayvanat bahçesini gezmiş olmalıydı. "Bay Stark." Diyerek selam verdi Pepper.

Vücudunu çevirip salona doğru ilerlerken kucağında olan kızının küçük kışkırtılarını çok net duyabiliyordu. Burnunu boynuna gömüp kokusunu içine çekerken gülümsedi. Yalnız kalmak istemiş olsa bile tüm gün yokluğunu en dibinde hissetmişti. Saatler sonra kızının yanına gelmesi bedeninde alkolden daha iyi bir etki yaratıyordu. "Bilmem gereken bir şey var mı?" Diye sordu Pepper'a koltuğa oturmak üzereyken. Pepper bitmiş biberon ve elinde olan birkaç eşyayı da hemen Tony'nin önünde olan masaya bırakırken konuştu.

"Hayır, tüm gün gayet iyi bir kızdı. Pandalara bayıldı. Kesinlikle pandaların yanında kahkaha atmadan duramadı ve sanırım aşırı derecede kuşlardan korktu. Sanırım uçmaları tuhaf geldi." Tony yüzünü buruşturup kucağında duran kızına bakarken Eliza yeşil gözlerini kaldırıp babasına bakmıştı. Eli, Tony'nin suratına çarpmaya başlamıştı. "Bir insan neden kuşlardan korkar?" Diyerek ciddi bir şekilde kızının suratına doğru sorduğunda Eliza sadece "Baba." Demiş ve hemen ardından ise küçük ve tombul elini yüzüne tekrar vurmuştu.

"Bana vurma, tavşan." Elini yüzünden çekip dudaklarına götürdü ve ufak bir öpücük kondurdu. "Ayrıca.." diye söze başladı Pepper. Tony kafasını kaldırıp kadına baktığında Eliza'nın elini dudaklarından çekmişti. "Buraya gelirken nerdeyse uyuyordu. Seni görünce ayıldı. Tüm gün yoruldu. Bence onu uyutmalısın." Tony kafasını sallayarak Pepper'ı onayladığında gözlerini kızına döndürdü. Kesinlikle gözleri kolaylıkla kapanıp zorlukla açılıyordu.

Annesinin eksikliğinden sonra bir kadının yardımına ihtiyaç duyduğu ilk dönemde Pepper oradaydı. Tony hala tam olarak bir bebek için neler yapabileceğini bilmiyordu. Hala tam olarak uykulu olup olmadığını bile anlayamıyordu. Ailesi öldükten sonra ilk birkaç ay zor geçmişti. Tony, günlerini Eliza ile harcamaya başlamıştı. Hala babalığı öğreniyordu fakat bu oldukça uzun sürüyordu.

Ayrıca Eliza kesinlikle Pepper'ı seviyordu. Aynı Pepper'ın Eliza'yı sevdiği gibi. Tony neden olduğunu tam olarak kestirtmemişti ama Eliza ile dışarı çıkacağı her an çok mutlu oluyordu. Büyük ihtimalle Tony ve şakalarından kurtulduğu içindi. "Seni uyutalım, aşkım." Diye mırıldanarak ayağı kalktığında Pepper aynı Tony gibi ilerleyerek çantasını almış ve veda ederek evden çıkmıştı. "Yalnız kaldık, spagetti. Nerede uyumak istersin?" Diye sordu sadece birkaç ay önce bir yaşına girmiş çocuğa. Hemen adından kendi sorusunu kendisi tamamladı. "Elbette kucağımda!" Diyerek güldüğünde Eliza aynı Tony gibi gülmüştü.

Tony'nin ruhunu toparlayan kişi Eliza'ydı. Sanki birileri ailesinin öleceğini birkaç sene önceden biliyormuş ve bu yüzden ona Eliza'yı armağan etmişler gibiydi. Yani en azından Tony bazen böyle düşünüyordu. Yatağa uzanıp Eliza'yı üzerine koymuş ve örtüleri üzerlerine örtmüştü.

Tony, ailesinin öldüğünü öğrendiği ilk günleri düşünmeden edemedi. Kendine gelememişti. Eliza'yı kendinden uzaklaştırmıştı ve kesinlikle bunun pişmanlığını yaşıyordu. Tüm gün kızının ağlamalarını duyuyor ve acısını yaşıyordu. Ta ki Pepper bir gün dayanamayıp ağlayan Eliza'yı kucağına bırakıp tek bir söz bile etmeden odadan çıkana kadar.

Tony elini uzatıp viskiyi bardağa koyacakken duyduğu ayakkabı sesleri ile iç çekip viskiyi geri masaya koydu. Kafasını çevirip merdivenden aşağı inen Pepper'ı gördü. Kucağında Eliza, elinde ise çantası vardı. İstemsizce kaşlarını çatıp Pepper'ın mutfağın kapısının olduğu yere çantasını koymasını hemen ardından Eliza ile mutfağa girmesini izledi. O süre zarfında Eliza'nın gözleri kendisinde takılı kalmış ama uslu bir çocuk gibi davranmıştı. Ağlamamış veya başka bir şey yapmamıştı.

Tony birkaç dakika içinde duyduğu ufak tefek seslerden sonra Pepper'ın biberon ile mutfaktan çıkmasını izledi. Kendisine doğru yürümeye başladığında hem zihinsel hem fiziksel olarak söyleyip isteyebileceği her şeyi reddetmeye hazırdı. Fakat Pepper tek bir söz bile etmeden Eliza'yı kucağına bırakmış ve hemen ardından biberonu önüne koymuştu. "Pepper.." diye sızlandı Tony ayağı kalkıp Pepper'ın peşinden giderken Pepper adımlarını hızlandırıp mutfağın önünden çantasını almış ve kapıya doğru ilerlemişti.

"Pepper, yapamam. Buraya gel." diye hızlıca konuştu Pepper kapıyı açıp dışarı çıkmak üzereyken Tony sinirle bir nefes alıp ağzını açtı. "Kapıdan çıkarsan kovulursun." Pepper arkasına bakmadan kapıdan çıkıp gittiğinde Tony göğüsünde hissettiği baskı ile gözlerini kapattı. İçinde biriken öfke ile birlikte derin nefesler alırken Eliza'yı tutmadığı eli yumruk haline gelmişti.

Hızlıca biraz önce oturduğu koltuğa gidip Eliza'yı koltuğa oturttu ve masada duran telefonunu alıp açtı. Rhodey, Happy ve Obadiah'ı bile aradı. Hepsinden ise bir red yemişti. Bu konuşma sonucu Happy aynı Pepper gibi kovulmuş ve telefonu diğer ikisinin yüzüne kapatmıştı. Yumruğunu sıkıp sertçe telefonu masaya kayacakken yanında oturan kızı aklına gelmişti. Nazik bir şekilde telefonu masaya koyup kafasını küçük kızına döndürdü. Gözleri kendisinde takılı kalmış her haraketini büyük bir dikkatle izliyordu.

Tony iç çekip kızına kollarını uzattığında Eliza "Baba." diyerek kollarını ona uzatmıştı. Tony kızını kucağına alıp yanağına bir öpücük kondururken yutkundu. Gözleri ve burnu kırmızı, kirpikleri ıslaktı. Sanırım ağlamaktan yorulmuştu. Çenesi hafifçe titremeye başladığında Tony hissettiği suçluluk duygusu ile gözlerini sıkıca yumup ayağı kalktı. "Özür dilerim." diye mırıldandı kızına sarılıp saçları arasına öpücükler bırakırken. Kokusunu içine çekip kızını kucağında sallamaya başladı. Eliza'nın kendisini özlediğini anlayabiliyordu. Tony o zamana kadar tam olarak doğru düzgün düşünememişti bile.

İçinde olan o garip duygunun kucağında kızı olduğu sürece hafiflediğini hissediyordu. "Özür dilerim." diye tekrar mırıldandı saçlarına bir öpücük daha bastırırken.

Eliza'nın sakinleştiği andan sonra olan dakikalarda kızarmış gözleri, burnu, ıslanmış kirpikleri ile ne kadar üzgün göründüğünü hatırlıyordu. O an onu güldürmek için elinden gelen her şeyi yapmıştı ve Eliza güldüğünde kendisi de günler sonra gülmüştü.

Eliza'nın bir bebek olduğunu farkındaydı fakat kendisi üzerinde büyük bir etkiye sahipti. Tony, Eliza'nın yanağına bir öpücük kondururken bir elini Eliza'nın sırtına koydu. Belki de dünyada başına gelen en iyi şey göğüsünde yatan minik kızdı.

𝐈𝐍𝐇𝐀𝐋𝐄,    starkWhere stories live. Discover now