22

2.2K 193 14
                                    

Bin tane falan sınava girdim üstüne bide onların telafi sınavlarına girdim + yüzlerce sayfa ödevim ve sunumum vardı -gerçi bazıları hala devam ediyor- beklettiğim için özür dilerim lise harbi zor paragraf içi yorum yaparsanız sevinirim destek almak hoşuma gidiyor çok öpüyorum ve tekrar özür diliyorum bol öpücük💗💗

Bin tane falan sınava girdim üstüne bide onların telafi sınavlarına girdim + yüzlerce sayfa ödevim ve sunumum vardı -gerçi bazıları hala devam ediyor- beklettiğim için özür dilerim lise harbi zor paragraf içi yorum yaparsanız sevinirim destek alma...

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

‎⎊

❝ 2008 ᵕ̈
HOME
ELIZA

2 ay olmuştu.

Babamın gelmeyişinin ikinci ayı. Her gün onu bekliyordum. Gelmesi için, geleceğini belirttiği ufacık bir haber için hala umudum vardı. Ölmediğini biliyorum. Onun dokuz canı var. Bir kedi gibi her zaman dört ayak üstüne düşmeyi başarıyor. Bir boomerang gibi geri gelmeyi başarıyor. Nereye giderse gitsin, beni yine bulacaktı. Bundan hiç olmadığım kadar eminim. Babam güçlü ve dahi bir adam. Elbette geri gelecek.

Ben kendimi böyle düşünerek ayakta tutuyorum. Her şeyin en beteri düşünebilecek bir yapıda değilim. Dik durmalıyım.

Babamın kaçırıldığını öğrendiğim ilk iki hafta sanki babam ölmüş, bir daha geri dönmeyecekmiş gibi yas tutmuştum. Odamdan bile çıkmamıştım. Kendimde o gücü bulamamıştım. Pepper'ın bana olan nazik davranışlarını her zaman suistimal etmiştim. Görmezden gelmiştim. Bir iyilik timsali gibi yanımda dolaşması zaten yerlerde olan moralimi daha da düşürmüş, psikolojimi kötü yönde etkilemişti. Etrafımda olan her insanın "Baban geri dönecek, tatlım." demesinden öyle usanmıştım ki artık insanların ağzına bir bant yapıştırmak istiyordum. Hayatımda hiç bu kadar rahatsız olduğumu hatırlamıyorum. Yanımda oldukları için minnettardım ama beni rahat bırakmaları gerekiyordu. Her an tepemde olmaları, sanki her an düşünmüyormuşum gibi nasihat vermeleri canımı sıkmıştı.

Hala canımı sıkmaya devam ediyordu. Kendi kendime içimde halletmeye çalıştığım o 'büyük' problemle başa çıkmaya çalışırken sanki beni oyalamaya, beni kandırmaya çalışıyormuş gibi söyledikleri, kendilerinin bile inanmadığı o cümleleri duymak üstlerine kusmak istememi sağlıyordu. Tek istediğim alandı ve bana bunu hala vermiyorlardı.

Pepper ve Rhodey kendimi öldürecekmişim gibi davranıyordu. İntihara meyilli olduğumu düşünüyorlardı? bilmiyorum ama oldukça tetikteydiler. İlk zamanlar lavaboya girdiğimde kapımı kilitledikten sonra bile panik atak geçiriyor gibi bir halleri vardı. Özellikle Pepper'ın. Benim üzerime babamın kaçırılmasından sonra daha çok düşmeye başladı.

Tüm bu olanların aksine, herkesin bana babamın döneceğini söylemesinin aksine bir de televizyon kanalları vardı. Herkes bana babamın yaşadığını söylerken onlar; sanki ölmüş gibi konuşuyorlardı. Yas tutuyorlardı. İlk günden beri bu işin peşini bırakmıyorlar, ufak tefek bilgiler alıp medyaya satıyorlardı. Sanki kendi aralarında babamın ölümünü kim daha önce yayınlayacak diye bir iddiaya girmişlerdi.

İlk günler haberleri takip etmeden duramıyordum. Benim yasım büyük ihtimalle o aptal televizyon kanallarından sonra başlamıştı. Kim her an babasının öldüğünü söyleyen insanlara katlanabilir?

Pepper bunu fark ettiği anda çok fazla sinirlenmişti. Onu hiç bu kadar kızgın gördüğümü hatırlamıyorum. Birkaç telefon konuşması yapmıştı. Diğer gün uyanıp aşağıya indiğimde televizyonlarda haber yayınlayan tüm kanalların televizyonumuzda olmadığını görmüştüm. Ona sorduğumda elinde iki seçenek olduğunu söylemişti. Ya televizyon kanallarını televizyonumuzdan silip onlara birer dava açacaktı ya da televizyonları çöpe atacaktı.

"Eliza." Pepper yanımdaydı. Sessizliğim boyunca dergi okumuştu. "Daha önce hiç kurabiye yaptın mı, canım?" Kafamı ona çevirdim. Gözleri hala dergideydi. Sesi oldukça nazikti. Derginin bir sayfasında yazan kakaolu kurabiye tarifine ilişti gözlerim. Pepper'da oraya bakıyordu. Kafamı iki yana salladığımda bakışlarını dergiden çekip gözlerime baktı. "Hiç mi?" diye sordu. Saçları biraz dağınıktı. Arkadan öylesine bir at kuyruğu yapmıştı fakat saçları yine de dağılmıştı. Profesyonelliğini hatırlayamadığım bir tarihte kaybetmişti. Artık resmi kıyafetler giyerek dolaşmıyordu. Ayaklarında bazen evde çok duyduğumuz topuklu ayakkabısı yoktu. Benimle kalıyordu.

İşe gitmiyordu çünkü Obadiah ona her şeyi kendisinin idare edebileceğini söylemişti. Pepper ne kadar ısrar etse bile Obadiah onu telkin etmiş ve eve dönmesi gerektiğini söylemişti. Pepper normal şartlarda onu dinleyecek bir kadın değildi fakat yapabilecek başka bir şeyi yoktu. Gözlerinin altında morluklar oluşmaya başlamıştı, gözleri kırmızı geziyordu. Benim kadar umutsuz ama umutluydu.

Dudağının sağ tarafı yavaşça kıvrıldı ve bana bir gülümseme gösterdi. "Yapmak ister misin?" Doğrulup benimle daha iyi bir göz teması kurabilmek için bedenini bana döndürdü. Kendimi oyalayacak bir şeye ihtiyacım vardı. Evde tüm gün öylece durup kendi başımı şişiriyordum. Kafamı salladığımda hızlıca ayağı kalkıp dergiyi kapattı ve elini bana uzattı. Elini tutup ayağı kalktığımda elini bırakacakken elimi daha sıkı tuttu. Tutuşunu sıkılaştırıp yavaş adımlarla mutfağa yürümeye başladı. Arkasından onu takip ettim.

Mutfağa girdiğimde derginin o sayfasını açıp masa üzerine koydu. Yüzünü bana döndürdüğünde gülümsediğini gördüm. Gerçek mi değil mi bilmiyorum ama tatlı gözüküyor. Uzun zamandır gülümsemiyor. Malzemeleri çıkartması ile ilgili birkaç şey söyledi ve beklemem gerektiğini söyledi. Onu beklerken sandalyeye oturdum.

Çıkardığı malzemeleri dizerken onu izledim. Mutlu olmadığımı biliyorum. Babam geri dönene kadar da olmayacağım. Onun özlemi benim tüm diğer duygularımı engelliyor. Tek bir tanesi hariç; Umut.

Bir şeyler izlerken bazen gülüyorum ama bu bana mutluluk hissini vermiyor. Belki de olmak istemediğim içindir bilemiyorum.

Yine kendi sessizliğimden kurtulmamı sağlayan şey Pepper'ın sesiydi. "Hey." dedi. Sesini duyar duymaz kafamı kaldırıp ona baktım ama o yavaşça yere doğru eğilip çömelmişti. Ufacık gözüküyordu. Dudaklarında hala bir gülümseme vardı. Gözlerinde ışıltılıydı, çok az sulanmıştı. Kendini sıkıyordu. Benim için. Ellerimi kendi elleri arasına aldı. Beni kırmaktan korkuyormuş gibi bir hali vardı. "Üzgünsün, biliyorum.." diye başladı sözüne. Derin bir nefes alarak gözlerimin içine bakmaya devam etti. "Ama bugün yalandan da olsa eğlenelim tamam mı? Kendimizi kandıralım." Gözlerime umutla bakıyordu.

Tam bu an bu aptal, hüzünlü, karamsar havadan yorulduğumu anladım. Belki rol yapmak daha iyi gelecekti. Denemek istedim. Babamı istiyordum ama onu geri döndürecek güç elimde yoktu. Tek yapabildiğim; Jarvis ve Rhodey ile konuşmaktı. İç çektim. Kafamı salladığımda Pepper ayaklanıp hızlıca kollarını bana sardı. Arkasını dönüp başka malzemeler alcakken bu sefer ben ona seslendim. "Pepper." Bakışlarını bana döndürdü. Her haliyle çok güzel bir kadındı. "Babam geri dönecek." Bu sefer bunu söyleyen bendim. Çünkü sanırım bunu birilerinden duymaya, inanmaya ihtiyacı vardı. "Biliyorum." Büyük bir gülümseme sundu bana.

"Jarvis, Eliza'nın şarkılarından biri aç."

-𝐛𝐢𝐡𝐭𝐞𝐫: ' Fizik ve Biyoloji dersi acilen hayatımdan çıksın gerçekten anlamıyorum ful sinirlerimi bozuyor

-𝐛𝐢𝐡𝐭𝐞𝐫: ' Rafe Cameron kitabı yazacağım öylesine söyleyeyim dedim ayrıca hesabımda olan diğer kitaplara bakarsanız sevinirim 💗💗

𝐈𝐍𝐇𝐀𝐋𝐄,    starkOn viuen les histories. Descobreix ara