27

1.4K 150 9
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


‎⎊

❝ 2008 ᵕ̈

ELIZA

          Evden içeri girdiğimizde üstümü değiştirmek için yukarı çıkmaya yöneldiğimde arkamdan kapı kapandı. Merdiven trabzanına tutunmuş ve birkaç basamak yukarı çıkmışken babamın ismimi seslenişini duydum. Yerimde durup başımı çevirip ona baktığımda yüzünde bir gülümseme vardı. Bana bir süre öylece baktığında anlamaya çalıştım. "Sonra atölyeye gel, olur mu?" Anlamayarak yüzüne baktığımda elini sallayıp endişelenecek bir şey olmayacağını ima etti. Ona kafamı sallayarak onayladım ve yukarı çıktım.

Odama ilerleyip kapıyı açtım ve içeri girdim. Ben içeri girdiğimde camlar kapanıyordu. Belli ki Babam evden çıkmadan önce Jarvis'ten evi havalandırmasını istemişti. Çantamı Dolabın hemen yanına attım. Ceketimi de onun üstüne attım.

Altımda olan pantolonu hızlıca çıkarıp ceketim ve çantamı attığım yere attım. Üstümü değiştirdim fakat kıyafetleri katlamaya zahmetine girmedim. Şu an odamı toplayacak bir modda olduğumu düşünmüyorum. Hem de asla. Belki yarın, belki yarından sonraki gün veya belki hafta sonu. Bilmiyorum bir ara yaparım.

Çok üşengeç olmam hayatıma etki etmeye başlıyor. Kötü anlamda ama bu şekilde mutluyum. Gerçekten. Hayatı bu şekilde seviyorum. Bir daha genç olmayacağım o yüzden boşver. Bir eşofman ve bol kazak giyip yatağa atladım. Yatağım sabah dağınık bırakmamın aksine topluydu. Pepper yapmış olabilir ya da belki babam. Babamın pek yaptığını sanmıyorum. Kendi yatağını da toplamıyor. Daha doğrusu kendi yatağında uyumuyor bile. Neyse..

Telefonumdan gelen ses ile yatakta doğrulup etrafıma bakındım. Telefonumun ceketimde olduğunu hatırladığımda derin bir iç çektim. Bu kadar uzakta olmak zorunda mıydı?

Ne olduğunu merak ederek ayağı kalktım ve telefonu ceketimden alıp geri yatağa geçtim. Sırtüstü uzanıp telefonu açtım. Bildirim tanımadığım bir numaradan gelmişti.

Hey, ben Aaron

Mesajı görmemle Aaron'u telefonuma kaydettim. Ona numaramı verip onunkini anlamadığım için kendimi salak gibi hissediyorum. Elbette çocuk mesaj atıp kendini hatırlatacak. Kendi durumuma inleyip ellerimi klavyede gezdirdim.

Selam Aaron nasılsın

Fazla mı oldu? Acaba nasılsın demese miydim?

Neden tedirginim bilmiyorum ama kalbimin gürültüsünü hissedebiliyorum. Telefonu kapatıp hızlıca yatağa bıraktım. Bildirim sesi gelene kadar telefonu açmayacağım. Ayrıca telefon ekranına daha fazla bakarsam yazdığım mesajı sileceğime adım kadar eminim ve ben yazdığımı silmek istemiyorum. Fikrimin ani bir şekilde değişmemesi için yapmam gereken en doğru şey bu. Yani, umarım bu. En doğru şey bu değil mi?

Ellerim ile yüzümü sinirli bir nefes vererek kapattım. Neden bu kadar kafaya takıyordum? Beynimin nesi var ?! Bugün çalışmamak üzerine mi programlandı? Abartmaktan başka bir şey yapmıyorum herkes nasılsın yazabilir bunda bir sorun yok.

Bir kez daha kendimden şüphe duymamak için ilgilenecek başka bir şey bulmak için odamda etrafa bakındım. "Jarvis, televizyonu açar mısın?" Jarvise seslenmem ile aniden televizyon açıldı. Sesini biraz açmak için Jarvis'e seslenecektim ki telefonun bildirim sesi bana ulaştı.

İyiyim Eliza sen

Ona basit bir iyiyim mesajı atarak telefonu tekrar yatağa bıraktım. Bu sefer telefonla aynı odada bile kalmak istemiyorum. Babamın beni yanına çağırışı aklıma geldiğinden yataktan hızlıca kalktım. Bildirim sesi gelirse çok meraklanacaktım bu yüzden daha fazla durmak istemeden kapıyı açıp arkamdan kapattım. Merdivenlerden aşağı inip önce alt kata sonra babamın atölyesine ulaştım. Kapı benim varlığımın orada olmasıyla açıldı. İçeri girdiğimde babam benim geldiğimi anlamamış olacak ki arkasını dönüp bana bakmadı.

Atölyede masaların üstünde anlayamadığım bazı parçaları gördüm. Babama sormak isteyerek ona döndüğümde bu sefer gözleri ve vücudu bana dönüktü. Üstünde bol bir kazak vardı. Normalde kaslarını sergilemekten hoşlandığı için garibime gitti fakat ses çıkarmadım. "Hey." Elini kaldırıp el salladığında ona gülümseyip aynısını yaptım. Babam da bana gülümsedi. Sakalını kaşıyıp elini ileri götürdü ve çalıştığı masanın altından bir sandalye çıkardı. Eli ile iki kere oraya vurup kafasını masadaki işine geri döndürdü.

Gidip yanına oturduğunda elindeki aletleri bırakıp birkaç saniye masaya baktı. Söyleyecek bir şeyi mi vardı? Vücudunu döner sandalyede bana çevirdi ve tüm odağını bana verdi. Ellerini kucağına bırakıp derin bir nefes aldı. Kafasının içinde bir karmaşa var gibi gözüküyordu. Sanki gerçekten bazı şeyler hakkında kafasını çok fazla yormuştu. "Sana üstü kapalı bir şekilde söz ettiğim şeyi hatırlıyor musun?" Diye sordu gözlerini gözlerimde tutarak. Elini uzatıp elimi sıkıca tutmadan önce işaret parmağını göğüsüne götürdü ve parmağıyla göğüsünü gösterdi. Onu onaylamak adına başımı salladım.

Daha döndüğü ilk gün üstü kapalı bir şekilde vücudunda olan küçük bir ark reaktörünün onu hayatta tuttuğundan söz etmişti. "Görmek ister misin?" Yüzüne iyice baktığımda bile ne hissettiğini anlayamıyordum. Belki de belli etmek istemiyordu ama eğer babamı biraz tanıdıysam benim tepkimden çekinmediği belliydi. Sanırım sadece benim bilmemi veya görmemi istiyordu. Kafamı sallayıp onu onayladığımda elini ellerimden çekti ve bol gelen kazağını tereddüt etmeden çıkartıp masaya bıraktı.

Gözüme ilk takılan şey vücudunun her yerinde olan geçmeye başlamış morluklardı. Bu kadar kötü olduklarının farkında bile değildim. Özellikle karnındaki sarılaşmaya başlamıştı. Gözlerim göğüs kafesinde kaydığında orda olan metal ark reaktörüne baktım. Babam söz ettiğinde bu kadar ciddi ya da büyük bir şey beklemiyordum. Tepkimi büyük dikkatle izlediği için yüz ifademi korumaya çalıştım. "Dokunabilirsin." Konuştuğu gibi yüzüne baktım. Bir saniye bile beklemden elimi ark reaktörüne götürdüm. "Acıtıyor mu?" Dedim dokunuşumu ben bile hissetmezken.

Babam, bileğimden tutup avucumu ark reaktörüne bastırdı. Gülerek "Artık değil." dedi. Onun gibi gülmek istedim ama gülemedim. Gerçekçi hissettirmiyordu ama oldukça gerçekti. "Yoksa benim için üzülüyor musun, Tavşan?" Gülmeye devam etti. Sanırım şaka yaparak ortamı yumuşatmaya çalışıyordu. İşe yarıyor muydu? Hayır. Kendini kötü hissetmesin diye işe yaramış gibi yapar mıydım? Evet.

Olabildiğince gülümseyerek babama baktım. "Seni kurtardığı için artık Tanrı'ya inanıyor musun?" Elini bileğimden çekip kaşlarını çattı. Elini kaldırıp parmağını salladı. "Öncelikle ordan kendi başarımla ve kuvvetimle çıktım ama kendi öz kızım benim aklıma gelen fikri umursamayıp yaptığım en iyi şeylerden birini Tanrı bana bahşetmiş gibi mi davranıyor? Mirastan reddedildin." Bu sefer ona gerçekten güldüğümde ciddi ifadesini tutamayıp gülümsediğini gördüm.

"Yani kendi başarınla çıktın öyle mi?" Babam başını sallayıp gülümsemeye devam etti. Yüzündeki Munzur gülümseme normal bir gülümsemeye dönüşürken iç çekti. "Ve Yinsen."

Babam öylece gülümserken ona doğru atılıp kollarım omzuna sardım. Onu gerçekten her şeyden çok seviyorum.

𝐈𝐍𝐇𝐀𝐋𝐄,    starkWhere stories live. Discover now