12

3.7K 366 91
                                    


Nasıl ama? Hop burdayım. Dediğim gibi hemen attım ama diğer bölümler de bu şekilde hızlı gelir mi bilmiyorum. İlhamım gün geçtikçe azalıyor. Ne yazacağımı bile bilemez hale geliyorum. Her şey yazdığım an gelişiyor. Neyse, paragraf içi yorum yapmayı unutmayın. Öptüm 💋

Bölüm sınırı: 100 vote, +70 yorum

Bölüm sınırı: 100 vote, +70 yorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

1998, 4 / Stark Industries

"Uslu duracağına söz ver." Diye mırıldandı Tony kızını kolları arasında tutarken. Eliza gözlerini oyuncağından kaldırıp babasına bakmıştı. Şirkete geleli sadece birkaç dakika oluyordu ve Eliza şimdiden sıkılmıştı. Bir yerleri kurcalamak istediği belliydi. Eliza kafasını iki yana sallarken Tony iç çekti. "Uslu duracağına söz vermezsen seni bırakamam, Eliza." Onu inandırabilmek için ciddi ses tonunu kullandı ve kaşlarını biraz yukarı kaldırdı fakat bu sanırım Eliza'ya etki etmemişti. "Beni yere indirmeni istiyorum." Tatlı ses tonu ile konuşup yere baktığında Tony derin nefesini dışarı vermeden edemedi.

Uslu durmayacağım biliyordu. Şirkette bir karmaşa çıkaracaktı. Tabi eğer odadan çıkarsa. Tony odadan çıkmasına izin vermeyecekti. Tüm şirkette dolaşmasına hemen ardından kaybolduğunu düşünüp ağlamasına izin vermeyecekti ve evet bu bir kere yaşanmıştı. Ve her nasıl olduysa Jarvis'e seslenmeyi ağlarken düşünememişti. Hala bir çocuktu sonuçta. "Odadan dışarı çıkmayacağını söylersen seni indireceğim." Eliza bu sefer diğerinin aksine babasını onayladı. Kafasını yukarı aşağı sallarken gülümsüyordu. Tony kafasını çevirip yanağını gösterdiğinde Eliza yanağını öptü ve sonrasında Tony, Eliza'yı yere indirdi. Daha masasına ulaşmadan Eliza odayı dolaşmaya başlamıştı. "Burası senin mi şimdi?" Diye sordu Eliza, Tony koltuğa otururken. Gülmeden edemedi. Bir gün buranın başına geçecek olan kız şu an bunu soruyordu. Şirketin başına geçmek isterdi değil mi?

"Evet." Diye mırıldandı Tony kafasını kaldırıp kızının küçük bedeni ve elinde sürüklediği peluş oyuncak ile dolaşmasını izlerken. "Beğendin mi?" Sesi alaydı. Gülümsemesi Eliza kafasını iki yana salladığında kayboldu. Neresini beğenmemişti? "Çok renksiz. Benim odam daha güzel." Duvarlarına şekiller çizdiği odasından söz ediyordu. O şekiller odasında olmadan önce odasını hiç bu kadar beğendiğini söylememişti. Sanırım kendi yaptığı bir şeyin orada olması hoşuna gitmişti ve kendisi ile gurur duyuyordu. Acaba gurur duymanın nasıl bir his olduğunu biliyor muydu?

"Odamda her renk var." Diye mırıldandı Eliza oyuncağına bakarken. Sesi heyecanlıydı. Hemen ardından ise ekledi. "Burasının rengi iğrenç ve soluk." Tony daha çok kaşlarını çattı. Odası gayet iyiydi! Gri renkleri barındırsa bile oldukça hoştu. Eliza ile bunun tartışmasına girmeyi düşünmüyordu. Kendine bazen onun bir çocuk olduğunu daha çok hatırlatması gerekiyordu. "Hanımefendi pardon ama, odanı ben hazırlattım." Eliza yere doğru eğilip yere oturduğunda Tony kaşlarını çattı. Oturacak koltuklar varken neden orayı tercih etmişti? Yerler soğuktu.

"Ama burayı da sen yaptırdın." Tony kaşlarını daha çok çattı. Eliza ile birbirlerine laf atmaktan hoşlanmıyordu. Dahası, Eliza'nın daha laf atmanın ne olduğunu bile bilmiyor oluşu ve kendini susturması da hoşuna gitmiyordu. Annesinden aldığı bir özellik olmalıydı. Ya da kendisinden. Belki de ortak bir özellikti?

Tony oturduğu koltuktan kalkıp Eliza''ya yürürken Eliza kendisine şirin bir gülümseme sunmuştu. "Yere oturamazsın." Eliza kafasını iki yana sallayarak kalkıp kaçmaya çalıştığında Tony çabucak onu yakalayıp kucağına aldı. Eliza çığlık atıp aynı anda gülerek kolları arasından çıkmaya çalışırken Tony gülümsedi. "Bana karışamazsın." Bunu cidden söylemiş miydi?

"Bunu nerden biliyorsun sen?" Tony kızgın olmayan bir tonda sordu. Dört yalında olan bir çocuk bu cümleyi nereden biliyordu? "Ayrıca karışabilirim sadece dört yaşındasın ve ben senin babanım." Eliza kaşlarını çattı. Çırpınmayın kestiğinde Tony onu koltuklara götürüp oturttu. Kırılgan bir yapıya sahipti. Küçücük bir şeyden bile hasta olabiliyordu. Biraz daha otursa yarın burnu akmaya başlardı. "Bir televizyon kanalında duymuştum." O televizyon kanalı lanet Disney olmasa çok iyi olurdu. Küçük kızının en sevdiği kanalı ona yasaklamak istemiyordu. Sadece dört yaşındaydı, Tanrı aşkına. Babası ile böyle konuşmamalıydı!

"Baba." Diye başladı sözüne Eliza. Tony eğilip kızının tombul yanağına bir öpücük kondurduktan sonra koltuğuna dönerken ona bakmaya devam etti. "Her şeyi alabileceğini söylemiştin." Bunu ona asla söylememişti ve ayrıca neden şu an bunu söylüyordu? "Nereden duydun bunu?" Eliza omuz silkip oyuncağına bakarken dilini dışarı çıkardı. "Pepper'a söylerken duymuştum." Tony gözlerini yumdu ve kafasını iki yana salladı.

"Ona böyle diyemezsin. Pepper Teyze demelisin." Bu sefer Eliza kaşlarını çattı. Kafası karışmış gibi gözüküyordu. Gözlerini kendisine çevirip yüzüne bakarken oyuncağı ile ilgilenmeyi kesmişti. "Ama o bunu söylememden hoşlanmıyor." Tony kızına bakarak güldü. Göz kırptıktan sonra ise konuştu. "İşte tam olarak bu yüzden bunu söylemelisin." Eliza'nın kafası daha da karışmış gözüküyordu. Elini yüzüne götürüp yanağını kaşıdığında Tony kızına verdiği karışıklık yüzünden biraz suçlu hissetti. Sonuçta dört yaşındaydı.

"Pepper bana insanların istemediği bir şeyi yapmamamı söylemişti." Akıllı ve örnek bir kadın. Tony gibi çocuğu eğlenceli yetiştirmiyordu. Yanında olduğu her an ona bir şeyler katıyordu. Tony gerçekten kızına örnek olduğu için sevindi. Böyle bir kişi ile takılması hoştu. "Haklı ama onun ismi Pepper ise, bu geçerli değil. Babanı mı dinleyeceksin yolda Pepper'ı mı?" Eliza, karışık görüntüsünden çıkarak oyuncağına geri döndü. "Pepper." Dediğinde ise Tony kaşlarını kaldırıp kızına baktı. Bu gerçek olamazdı değil mi? Bugün şok üstüne şok yaşıyordu. "Seni ben yarattım!" Tony isyankar bir tavırla söylediğinde Eliza koltuktan atlayıp masanın altından geçti ve Tony'nin bacağına sarıldı.

"Ama seni daha çok seviyorum. Bu yüzden dediklerini düşünebilirim." Pekala Eliza şimdi kesinlikle gönlünü almıştı. Kollarını aşağı eğip Eliza'nın koltuk altına koymuş ve kaldırıp kucağına çekmişti. Kollarını bedenine sararken Eliza da küçük kollarını olabildiğinde babasına sardı. "Ben de seni seviyorum, tatlım. Disney filmi izlemek ister misin?" Eliza'nın kıkırtısını duyduğunda gülümsedi. Kafasını salladığında Tony, Eliza'yı kucağında döndürdü.

Ne izlemek istersin diye sormaya gerek bile kalmadan Eliza adeta "Aslan Kral!" Diye bağırmıştı. Binlerce kez izlemiş olmalarına rağmen Tony sesini çıkarmayıp açarken Eliza'nın sesini duydu. "Baba." Bir mırıltı çıkartarak ona karşılık veren Tony filmi açacakken durdu ve kızına baktı. "Bunu şimdi izleyeceğiz ama eve döndüğümüzde de başka bir tane daha izleyebiliriz değil mi?" Tony gülerek kafasını salladı ve kızının saçlarına bir öpücük kondurdu. Onun için birçok şey yapabilirdi. Saçları ilk doğduğu zamanlar gibi değildi. Saçlarının kıvırcıklığı her geçen gün sanki azalıyordu.

Filmi başlattıktan birkaç dakika sonra Eliza'nın durmaksızın saçlarını geriye attığını görmüştü. Cebinden Eliza'ya ait tokasını çıkartıp ellerini saçlarına daldırdı ve saçlarını güzelce topladı. Eliza, bedenini babasının göğüsüne yaslamış filmi izlerken Tony, Eliza yüzünden bazı ezberlediğini replikleri aklından geçiriyordu. Her neyse, sonuçta Eliza mutluydu.

-bihter

𝐈𝐍𝐇𝐀𝐋𝐄,    starkWhere stories live. Discover now