33. BÖLÜM

35K 2.2K 1.2K
                                    

"Ceylan?"

Arkamdan gelen ses Karadan başkasına ait değildi. Kahvaltıyı hazırlamış, son olarak yaptığım pankekleri pişiriyordum. Patatesleri kızartmış ve tabağa koymuştum.

Arkamı döndüğümde uykulu bir Kara ile karşılaştım. Saçlarını, sağ eli ile karıştırırken bir yandan da bana gülümsüyordu.

Boğazımı temizleyerek konuşmaya başladım.

"Dün bana yardım ettiğin için teşekkür edemedim." Dediğimde o da konuşmaya başladı. Kaşları çatılmıştı.

"Teşekküre falan gerek yok." Daha sonra bakışları kahvaltı masasına kaydı. Beni bile yiyebileceğini düşündüm. İştahla sofraya doğru geldiğinde kafasını bana çevirdi.

"Bunların hepsini sen mi yaptın?"

Kafamı salladım. O da konuşmaya devam etti.

"Oha, zehirlenmem dimi?" Ona sinirle baktım bu sözlerinden sonra. O da gülüp saçlarımı karıştırdı.

"Tamam ya hemen kızma kıvırcık. Çok güzel gözüküyorlar dayanamıyorum." Diye mırıldanıp hızla yemeğe başladı.

Ben hâlâ, saçlarımı karıştırmasının etkisindeyken, o bana doğru döndü. Benim hâlâ ayakta olduğumu görünce de kolumdan tutup yanında ki sandalyeye oturttu. Bileğimin dünkü acısı hâlâ geçmemişti.

Dudaklarımdan bir çığlık çıktı. Bunu görünce ayağa kalkıp bileğimi eline aldı.

"Kim yaptı lan bunu!"

Yutkundum. Sonra aklıma bana daha önce söylediği sözler gelince alayla ona doğru döndüm.

"Ben ergenim ya hani zarar veriyorum kendime." Yumuşamış kaşları ile bana doğru çevirdi kafasını.

"O an öyle demek istememiştim. Hem anlatsana bana neden alıştın acıya kıvırcığım?"

Titrek bir nefes aldığımda kapı şiddetle tekmelenmeye başladı. Kara beni arkasına alırken, kapıdan gelen yüzler tanıdıktı. Gözleri kızarmış koca bir Mutlu ailesi!

Fakat soyadlarının bu olduğundan emin değilim. Ben hep mutsuz bir kızdım ve buraya geldiğimden beri onlarda gördüğüm en belirgin özellik mutluluktu.

"KARDEŞİMİ VER BANA KARA!"

Semih..... Ağlıyordu. Kara bile buna şaşırmış görünüyordu. Bu kadar heybetli, güçlü, insanları bakışları ile öldürecek birinin ağlaması....

Garipti.

"Ceylan'ım, güzelim, küçüğüm lütfen. Lütfen geri gel. Yemin ederim yavrum bundan sonra seni üzecek tek bir söz bile söylemeyeceğim. Özür dilerim."

Dolan gözlerimi saklamak için biraz daha Kara'nın arkasına sindim.

Behram Bey de vardı yanlarında. O da ağlamıştı. Aslına bakarsanız, hepsinin gözleri kızarmış ağlamışlardı.

Kara bana kısa bir bakış atıp konuşmaya başladı.

"Kızı ne hale sokmuşsunuz lan! Bir de marifetmiş gibi istiyorsunuz."

Bu sözlerinden sonra kaşları çatılmış bir Esat arkadan çıkmıştı. Eli yumruk olmuş bir şekilde Kara'ya doğru gelirken ben önüne geçtim.

Gözlerim kapanmış, alışık olduğum şeyi bekliyordum. Fakat onun yerine bir el okşadı saçımı. Ben daha gözlerimi açmadan bir anda Esat beni göğsüne yasladı.

Ben kendimi çekmeye çalışırken, o bırakmak istemezcesine sıkıyordu beni.

Ağlıyordu. Bunu saçlarımda hissettiğim ıslaklıktan anladım. Kafasını saçlarıma yaslamıştı. Hıçkırarak konuşmaya başladı.

KIVIRCIK | TamamlandıWhere stories live. Discover now