Üç gün boyunca kimse bu konu hakkında konuşmamıştı. Sanki hiç test yaptırmaya gitmemişiz gibi.
Ablam bile konuyu açmadı.
Şimdi ise hepimiz kahvaltımızı yapmıştık ama masadan kalkmıyorduk. Annemler kahve içerken, ben portakal suyumu yudumluyordum. Normal gibi gözükse de herkes gergindi. Babam bana bakmaya başlayınca, bardağımı bırakıp babama döndüm.
"O testin sonucu ne çıkarsa çıksın, sen bizim kızımızsın."
Bunu söylemesi için üç gün mü geçmesi gerekiyordu?
Peki neden bu cümle onların kızıymışım gibi hissettirmiyordu?
Annem hemen lafa atladı. "Tabi ki de bizim kızımız. Test umurumda değil. Çok güzel bir hanımefendi yetiştirdim, kızımı onlara bırakmam."
"Ayrıca görmedin mi kızı, bu saatten sonra onunla ilgilenemem."
Sakın göz devirme Adelya. Sakın.
Tabi hayallerindeki gibi bir kız yetiştirdi. Elinden kayıp gitmesini istemez.
Ablam genelde bizimkilere zıt giderdi. Bu sıkı yönetimde ablam kadar onlarda zorlanmıştı. Ben ise ne derlerse yapardım çünkü ailemden aşırı derecede çekiniyorum.
Ablam öyle miydi? Tam anlamıyla cazgırdı. Zaten ona yakışacak en güzel mesleği yapıyordu. Avukattı kendisi. Hakkını çok güzel savunurdu.
"Anneniz haklı. Test bir şeyi değiştirmez."
"Eğer sorunuz yoksa hazırlanın da çıkalım. "
Sanki dersteyizde, anlamadığınız yer var mı diye soruyor.
Ablam ile aynı anda ayağa kalkıp yemek odasından çıktık. Koluma girip konuşmaya başladı.
"Kızın olduklarını söylerken bile senden öğrenci gibi bahsetmeleri sinirlerimi bozdu."
Haklıydı.
Odamın kapısının önüne gelince, bana sarıldı. "Sonuç ne olursa olsun, ben senin ablanım. Kan bağı umurumda değil. Test pozitif çıkarsa da sakın üzülme. Senin için en iyisi olması içi elimden geleni yapacağım."
Son cümlesi ile kollarımı daha sıkı sardım. Gözyaşlarım akmaya başlamıştı.
Bu ailede tam anlamıyla benle ilgilenen kişiydi. Zaten bu test olayında canımı sıkan tek şey, ablamın gerçek ablam olmama ihtimali.