Bugün çok kötü bir gün geçirdim, yorumlarınızın moralimi yükselteceğini inanıyorum🧡
Keyifli okumalar
(Evde olduğu için ayakkabı yok, aksesuarlar size kalmış ahahhaah)
(Kombin atmayı seviyorum bu arada umarım sizde beğeniyorsunuzdur )
"Kafamda saç kalmadı."
"Şanslısın ki kafan yerinde."
Hazar abimin sırtına çıkmış, saçlarını çekiyordum.
Telefonumda Instagram'a girmiş ve bana yazan Fransızlara Fransızca küfür, Türklere Türkçe küfürler yazıyordu. Kendi telefonundan çeviriyi açmış, söve söve mesaj atıyordu.
Telefonumu ne ara ele geçirdi onu hiç bilmiyordum. İstese tabiki verirdim. Ama resmen gizli gizli arkamdan iş çeviriyordu.
Birde bana kızıyordu. Neden söylememişim?
Bizim odadan salona kadar tepesindeydim. Merdivenlerden nasıl düşmedik, hâlâ anlamıyorum.
"İn artık."
"Telefonumu ver o zaman."
Hazar abim salona girmişti. Tabi sırtında bende.
"Lan bitmiyor ki yavşaklar."
"O zaman kel kalana kadar buradayım."
Salondaki gülme sesleri ile, Hazar abimin kafasının yanından etrafa baktım.
Eyvah.
Alaz ve Karan abiler vardı. Yanındakiler sanırım ailesiydi. Birde küçük kardeşleri vardı.
Elim hâlâ Hazar abimin saçındaydı.
"Bak misafirler gelmiş, bırak saçımı."
Yok ya.
"Ver telefonumu."
"Mesaj atan herkesi engellemeden, zor alırsın."
Saçını daha çok çekince, Hazar abim bağırdı.
Çağatay abim gülerek yanımıza geldi. Beni belimden tutup kendi kucağına aldı ama ben saçını bırakmadım. Tabi böyle olunca Hazar abim bir daha bağırdı.
Zaten rezil olmuştum, bunların bir önemi yoktu.
"Güzelim bırak hadi." dedi doktorcum.
"Abi telefonumu vermeden bırakmam."
Saçı da kısaydı, biraz daha zorlasa bırakacaktım.
"Kim mesaj atmış?" dedi Mirza abim.
Hayır hayır. Bu sefer telefonumu alamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adelya
Teen Fictionabi konulu kitapları okumayı sevdiğim için bende bir şansımı deneyeyim dedim