Bölüm 3

1.8K 253 638
                                    

"You belong at Arthur's side. I've seen how much he needs you;
how much you need him. You're like two sides of the same coin."

Bölüm 3

      Merlin?

      Merlin...

      Dumbledore'un tek kelimesi odadaki havayı öyle bir değiştirmişti ki; Merlin bile tuhaf hissetmeye başlamıştı. Adını 'tablodaki' bir yaşlı adamdan duyduğu için hem sevineceği hem endişeleneceği aklının ucundan bile geçmezdi. Hatta onu ciddiye alıp almaması gerektiğini bile bilmiyordu; ancak diğerlerinin yüz ifadelerine bakılırsa onlar ciddiye alıyordu. O halde Merlin de almalıydı.

      "Eğer kim olduğumu gerçekten biliyorsanız şu an burada olmamın doğru olmadığını da anlamışsınızdır, efendim."

      "Ah, Merlin..." derken hafifçe güldü Dumbledore. "Bunak herif demeyi severdin, efendim de ne oluyor?"

      "Şey- özür dilerim, efendim...?"

      Dumbledore anlayışla gülümsedi. "Evinden çok uzaktasın, eski dostum."

      "Evet, Arthur-"

      "Arthur, ha? Anlaşıldı."

      "Biliyor musunuz onu da?"

      "Bilmemek mümkün mü sanıyorsun?"

      Merlin mahcup bir ifadeyle gülümsedi. "Ne anlattığımı bilmiyorum, biraz ipucu vermenizi isterdim ama sanırım zamanı karıştırmamak adına ne kadar az konuşursak o kadar iyi, değil mi?"

      "Merlin, Merlin... Bu genç yaşında bile bilgeliğin seninle." Dumbledore hafif bir iç çekti. "Tanıdığım en bilge kişiydin, şaşırmamalıyım sanırım."

      Merlin ne diyeceğini bilemiyordu. Gelecekte, daha doğrusu geçmişin geleceğinde tanışacağı birinin gelecekteki haliyle konuşuyordu. Şimdilerde tabloda olan biriyle hayatının bir döneminde nasıl tanışacağını merak etmemiş değildi; ancak soramazdı.

      "Sizi henüz tanımadığım için hakkınızda yorum yapamıyorum, üzgünüm," dedi ufak bir sırıtışla. Sonra ciddileşti. "Kendi zamanıma nasıl döneceğimi bilmiyorum."

      "Endişelenme, emin ellerdesin," derken odadaki diğer kişilere (şaşkınlıktan ağızları birer karış açılmış olanlara) şöyle bir baktı. Sonra yeniden Merlin'e odaklandı. "Yardım edeceklerdir. Onlara güvenebilirsin. Bir yolunu bulacağınızdan eminim. Geçmişin ve geleceğin işleyişi adına ben daha fazla karışmamalıyım."

      "Anlıyorum," dedi Merlin. "Teşekkür ederim, efendim. Sizinle tanışacağımız ve size 'bunak' diyeceğim günleri sabırsızlıkla bekleyeceğim."

      "Ah, seni kaçık ihtiyar... Kendine iyi bak... ve elbette Arthur'a."

      "Görüşmek- affedersiniz, tanışmak üzere."

      Dumbledore yüzünde bir gülümsemeyle tablodan ayrıldığında Merlin'in etrafındakilere daha dikkatli bakma şansı olmuştu. Profesör McGonagall yüzünde tuhaf bir ifadeyle donup kalmış gibiydi. Ron'un ağzı bir karış açıktı, hayatındaki en tuhaf şeyi görmüş gibi bakıyordu Merlin'e -eh haksız da sayılmazdı... Hermione imkânsız dediği bir şeyin gerçekleşmesinin şokunu mu yaşıyordu yoksa karşısında Merlin'in olmasının şokunu mu, belirsizdi...

      Harry ise diğerlerine göre daha normaldi. Şaşkındı, evet, kesinlikle şaşkındı (sonuçta karşısında Yüce Merlin vardı) ama bu ihtimali biraz da olsa düşündüğünden daha hazırlıklıydı. Üstelik böyle bir olayın içinde olduğunu, Merlin ile zihinden konuşabildiğini falan düşününce şaşkınlıktan ziyade tuhaf bir heyecan ağır basıyordu onun için.

Where Hearts Die | MerthurWhere stories live. Discover now