Bölüm 16

810 111 92
                                    


Bölüm 16

Arthur sorgulamayı bıraktı. Merlin'in yüzünü iki eliyle -dokunuşuyla ona zarar vermekten endişelenir gibi- nazikçe kavradı. Gözlerinin içine son kez bakarken isteğinin hâlâ değişmediğinden emin olmaya çalıştı. Sonra gözlerini kapatıp dudaklarını dudaklarına bastırdı.

Arthur'un dokunuşundaki asaleti iliklerine kadar hisseden Merlin, bir adamın sadece dokunuşuyla ve öpücüğüyle bile bunu hissettirebilmesine hayret etti.

Merlin dudaklarını aralayıp öpücüğü büyük bir istekle karşıladı. Bundan asla nefret edemeyeceğini göstermek ister gibi... İhtiyacı olan her şey Arthur'un dudaklarında, onun nefesinde saklıymış gibi... öptü dudaklarını. Kaynağını bilmediği bir büyüyle Arthur'a bağlanmış da eğer ayrılırlarsa dünyası başına yıkılacakmış gibi... sıkıca tutundu belinden. Uzaklaşmasını istemediğini anlasın istedi ve bir elini ensesindeki saçlara geçirip onu iyice kendine çekti.

Merlin'in dudaklarında geçirdiği her saniyede Arthur'un endişesi, korkusu, geçen sefer nasıl hissettiğini şimdi anlayamadığı pişmanlığı silinip gidiyordu. Yanlış olan hiçbir şey yoktu sanki, her şey olması gerektiği gibiydi.

Soluklanmak için dudaklarından ayrıldığında hayretler içindeydi Arthur. Yıllarca buna bu kadar ihtiyacı olduğunu nasıl fark edememişti? Merlin hayatına girdiğinden beri, onsuz eksik hissetmeye başladığından beri hislerini nasıl karanlığa boğabilmişti? 'Hisleri' derken ne kastettiğini kendisi de bilmiyordu ama onu öpmeyi bu denli istemesini sağlayan hislerdi.

Onun nefesinde soluklanırken gözlerine bakmak istedi ama Merlin'in gözleri hâlâ kapalıydı. Arthur elinde olmadan gülümsedi ve bir kez daha dudaklarıyla buluşurken bir koluyla Merlin'i belinden sıkıca kavradı. Birkaç adım ilerleyerek Merlin'in sırtının kapıyla buluşmasını sağladığında, dudaklarının asil dansı kusursuz bir şekilde devam ediyordu.

Sonunda dudaklarından bir kez daha ayrıldığında gözlerini açamayan bu sefer Arthur'du. Aldığı kesik nefeslerin arasında, "Bu kadar aptal olduğuma inanamıyorum," diye mırıldandı.

"Sorsaydın ben söylerdim."

Merlin'in fısıltısı kulaklarına ulaştığında Arthur başını hafifçe geri çekip gözlerini araladı. Merlin'in yüzündeki gülümsemeyi incelerken, "Neyi?" diye sorma gafletinde bulundu.

Merlin de bunu bekliyormuş gibi hemen, "Ne kadar aptal olduğunu," diye cevaplayıverdi.

Arthur aldığı cevap karşısında önce göz devirdi sonra elinde olmadan sırıtmaya, hatta gülmeye başladı. "Bunun hesabını başka zaman soracağım."

"Tabii, Lordum." Merlin'in kelimelerinde ne kadar itaat varsa, tonlaması itaatten o kadar uzaktı.

Arthur kısa bir süre daha keyifle sırıtmaya devam ettiyse de küçük bir iç çekişle ciddileşti. "Merlin," derken bir elini Merlin'in yüzüne kaldırmış, parmaklarının arkasıyla yanağını okşamaya başlamıştı.

Merlin elinde olmadan gülümsedi ama yüzündeki ifade Arthur'un dikkatini çekmişti.

"Ne?" diye sordu Arthur. "Neden öyle bakıyorsun?"

"Hiç," dedi Merlin. "Genelde adımı söylüyorken bağırıyor oluyorsun. Bu tonlamayı ilk kez duyuyorum."

Arthur aldığı cevaba gülümserken dayanamadı ve bir kez daha dudaklarına yaklaştı, öpmeden hemen önce duraksadı. "Merlin," diye fısıldadı nefesini dudaklarına doğru bırakırken. Sonra dudaklarına minicik ama etkisi büyük bir öpücük bıraktı.

Where Hearts Die | MerthurWhere stories live. Discover now