Bölüm 13

1.6K 215 431
                                    

"I knew you would discover my secret in the end,
there is just no fooling you, my Lord."

Bölüm 13

      Büyük bir gizlilikle Bağıran Baraka'ya ulaştıklarında sessizce içeriyi incelediler. Savaştan sonra buraya sadece bir kez gelinmiş ve dağınıklığıyla ilgilenilmişti. O günden beri kapısı ilk kez açılıyordu. Bu durum Merlin ve Arthur için bir anlam ifade etmiyordu.

      Harry'nin bakışları odanın bir köşesine sabitlenmişti. Sirius ile burada karşılaştığı günü düşünüyordu. Sonra zihni ölmek üzere olan Snape'in görüntüleriyle doldu. Remus'un da burada geçirdiği günler düşünülürse ne çok şeye şahit olmuştu baraka...

      "Tek yatak olduğunu unutmuşum."

      Ron'un sesiyle düşüncelerinden ayrılan Harry kafasını kaldırdı ve yatağa baktı.

      "Bu konuda-"

      "...maalesef bir şey yapamayız," diyerek Hermione'nin sözünü kesen Harry oldu. Arkadaşlarının bakışlarını umursamadan konuşmaya devam etti. "Biz oyalanmadan dönelim. Yarın uğrarız mutlaka. Bir şeye ihtiyacınız olursa-"

      Merlin, "Ne yapacağımı biliyorum," diyerek araya girdi ve uzanıp Harry'nin alnına dokundu.

      "Aynen öyle," dedi Harry. "Görüşürüz," dedikten sonra iki arkadaşını da kollarından tutarak kapıya doğru çekeledi.

      Odada yalnız kaldıklarında Arthur bir süre daha sessiz bir şekilde etrafa bakmaya devam etti. Odayı birkaç kez turladıktan sonra da tekli koltuğa oturdu. Konuşmak istiyor gibi görünmüyordu. O yüzden Merlin bir şey söylemedi, duvar kenarındaki minderlerden birine oturdu.

      Aralarındaki sessizlik rahatsız edici boyuta ulaşmaya başladığında Arthur bakışlarını yerden kaldırıp Merlin'e baktı.

      "Kendi zamanımıza döndüğümüzde," diye girdi söze, "nasıl olacağını düşünüyorsun?"

      Merlin başını kaldırıp Arthur'un bakışlarıyla buluştu. "Ne açıdan?"

      "Tam olarak bizi buraya getirdiğin ana mı döneceğiz dersin? Yoksa burada geçirdiğimiz zaman orada da geçmiş mi olacak?"

      Merlin düşünceli bir şekilde, "Hiçbir fikrim yok," diye cevapladı.

      "Bize ne olduğunu düşünüyorlar diye merak ediyorum. Öldüğümü düşünüyorlarsa-"

      "Bunu sanmıyorum," diye araya girdi Merlin.

      "Neden?"

      "Gaius benimle olduğunu biliyor."

      "Yani?"

      "Ne olursa olsun seni koruyacağımı biliyor."

      "Yani?" dedikten sonra küçük bir aydınlanma yaşadı Arthur. "Doğru ya, biliyordu."

      Merlin başıyla onayladı. "Eğer buraya geldiğimiz ana dönersek bir sorun olmayacak," dedi. "Eğer burada geçen zaman orada da geçmiş olursa yine sorun olmayacak. Kral sensin. Döndüğün zaman tahtına oturup işleri yoluna koyarsın."

      "O kadar zaman nerede olduğumuzu soracaklar."

      "Seni kaçırdığımı söylerim."

      Arthur kaşlarını kaldırdı. "Ne?"

      Merlin gülerek bakışlarını başka tarafa çevirdi. "Endişelenmeyi bırak, döndükten sonra düşünürüz."

      Arthur cevap vermedi. Endişelenmeyi bırakmak kolay değildi. İnsan tam olarak anlayamadığı konularda endişelenmeye meyilli oluyordu. Büyü ve zaman yolculuğu da Arthur için sınırları zorluyordu. Anlayamadığı şeylere bir de Merlin eklenmişti. Gerçi onu tam olarak anladığı hiç olmamıştı; ancak artık çok daha karmaşıktı.

Where Hearts Die | MerthurWhere stories live. Discover now