a l t ı n c ı ❥

1.3K 236 695
                                    


Bu bölüm Akane_Suzuki_ 'ye ithaf edilmiştir. Yazmak için teşvik ettiğin ve yeşillenmek için bekleyen ifade edilmez patateslerin için... (;

🌌🌌🌌

Bitirdiğim kitaptan sonra ne hayatlar var be deyip, sanki kendi hayatım çok iyiymiş gibi o insanlara acıdım. Bir kitap da olsa üzmüştü.

Kapattığım kapağını yavaş yavaş okşarken sanki o karakterlerin sırtını sıvazlıyormuşum gibiydi. Elime gelen pütürlü yüzeyi çokça darbe almış bir sırtı andırırken derin bir nefes aldım. Küçücük odada her saniye azalan oksijen ile durum gittikçe kötüleşse de başımı sokup rahatça dinlenebileceğim bir yer olduğu için şanslıydım. Dışarıdan gelen sesler yağmur yağdığını işaret ederken kitabı göğsüme bastırıp daha çok sarıldım.

Yağmuru hiç sevmiyordum. Özellikle soğuğu, ıslanmayı, çamuru, geçmek bilmeyen üşüme hissini, ısınmak için mağazalara girip, kötü bakışlar çevremi sarana kadar yorgunluktan bir yudum uykuyu hayal ederken mecburiyetten tüm kıyafetlere göz atmayı... Bunların hiçbirini sevmiyorum.

Çünkü her yağmur yağdığında ıslanıyorum. Üşüyorum. Islaklık geçmek bilmiyor, kurutacak bir şey bulamayınca. Soğuk asla dinmiyor sığınacağım bir evim olmayınca. Dizlerimin tir tir titrediği o zavallı günleri hatırlıyorum da, henüz bir çocukken bu şekilde köstebekliğe başlamamışken sık sık hasta olurdum.

Ateşim çıkardı ve bir kere havale geçirmiştim. Kimse ateşimi düşürmek için çabalamamıştı. Kimse canın bir şey istiyor mu diye sormamıştı. Kimse terlediğim için kıyafetimi değiştirmeme yardımcı olmamıştı.

Hiçbir zaman destek göremedim ama en çok o hastalık günlerinde arıyor insan birinin varlığını.

Bir gün yine çok hastaydım. Umumi tuvaletlerden birinin malzeme deposunun zeminine serdiğim gazete üstünde yatıyordum. Gelen geçen herkesin konuşmasını işitsem de elimi kıpırdatacak halim yoktu. Öyle kendimden geçmiştim ki alt taraftan elim yan taraftaki lavaboya ulaştığı için ceset olduğundan şüphelenen kadının çığlıkları sayesinde kurtarılmış ve hastaneye götürülmüştüm.

Hastaneler ise apayrı bir nefret sebebi. Bir insanın hiç mi ziyaretçisi olmaz? Hiç mi bi çiçek ya da ne bileyim meyve getireni olmaz.

Efkarla derin bir nefes verdiğimde sağıma döndüm. Yüzüm duvara denk geldiğinde düşünüyordum. Bambaşka bir hayatım olsaydı ne olurdu acaba?

Her ihtiyacımla ilgilenen bir annem, güven veren bir babam, dertlerime ortak olan kardeşlerim ve her başım sıkıştığında yardımıma koşan dostlarım...

Tüm bunları haketmemek için ne gibi bir suç işlemiş olabilirim ki? Böyle sefil bir hayatta yapayalnız kalmak için ne kadar günahkar olabilirim? Gerçekten de istenilmeyecek kadar iğrenç miyim?

İç çekişlerim devam ederken bitmek bilmeyen hüznüm git gide artıyordu. Ne zaman hüzünlü bir şeyler okusam hemen kendi zavallı hayat hikayem geliyordu aklıma ve kitabı tamamen unutup kendime dalıyordum. Sonuç, asla çıkışı olmayan bir kuyuda boğuluyordum.

Gözlerimi kapatıp uykuya dalmayı denemeden önce saate baktım. Gece yarısını çoktan geçmişti. Gece üçe kadar kitap okumuş olmam beni keşke dahiyane bir varlığa dönüştürseydi ama nerede? Ancak ve ancak bu sıkıcı hayatıma vakit kaybı kazandırıyordu o kadar.

Saatten sonra gözlerimi kapatıp uyumayı hedefliyordum ki karnımda bir ağrı oluştu. Çok fazla soğuğu düşlediğimden midir nedir tuvalete gitmem gerekiyordu.

HAYATTA KALMA SANATIWhere stories live. Discover now