o t u z b i r i n c i ❥

532 105 255
                                    



🌃

Makus varlığım her an ve her yerde insanlara bir kambur gibi yapışırken bu seferki madur Barbaros'tu. O da en az diğerleri kadar beni istemiyordu ancak en az diğerinde olduğu gibi zorunlu ve pek mecburi bir kalışla yanındaydım. Hep düşündüğüm gibi yine düşünüyorum ki en ufağından sivri sineği bile yaratan ona da bir meziyet vermiştir. Bir yerlerde sivri sinek de faydalı ve zararlı bir işler yapıyordur. Vücut bulmasında onun da için de bir sebep vardır. Bir sivri sinek kadar bile değil miyim acaba? Benim bu dünyadaki var olma nedenim ne ki acaba? Diğer tüm insanlarla aynı olsa da onlardan çok gerilerde olmamın bir artısı var mı ki acaba? Böyle konuşunca yetimhanedeki teyze çok kızardı bana. Namazında niyazında bir teyzeydi. Ne zaman dayak yesem ilk ona giderdim. Yetimhanede bir tek onu severdim. Gülcan teyze ne zaman vefat etti benim de orada kalma gücüm tükendi. Hiç değilse sarılacak bir kolum vardı o da gitmişti.

"Öyle deme yavrum," derdi bana. "Elbet herkesin bir yaratılma gayesi vardır. Bak bana ben de anasız babasız büyüdüm amma heç bırakmadım namazımı. Sen de önce kul sonra insan olmaya çalış."

O varken bu sözler güzel gelirdi ama vefat ettikten sonra değil kul insan bile olamayacak kadar ağır şartlarda yaşadığımda isyanlarım başlamıştı. İnsan başkasının artığını yiyince, tuvaletlerde uyuyunca, bir çöp gibi muamele görünce kul olmak aklına da gelmiyor. Zaten çok öteden beri ibadet yapmışlığım da yok. Cami görürsem ya da mezar, bildiğim dualarımı okur geçerim. Ama anneme ve babama okumam. Öldülerse de artlarında bıraktıkları bana en azından insansı bir yaşam bırakmadıkları için. Ölmedilerse de beni attıkları için. Her halükarda beni böyle perişan bir şekilde dünyaya getirdikleri için.

Gözlerimi hafifçe açtığımda Barbaros karşımda kitap okuyordu. Ne kadar vakit geçmişti bilmiyorum ama yatağın hemen yanında duran su dolu leğen, birkaç bez, kanlı havlu parçaları, ilaç şişelerinden epey olduğunu anlamıştım. Başımın ağrısı ile zar zor doğrulurken Barbaros kitabının üstünden göz ucuyla baktı.

"Doğrulma. Yatacakmışsın daha."

Ses tonu ilk konuşmalarımıza göre çok sert değildi. Şefkat de barındırmıyordu ama düz de olsa ürkünç değildi.

Onun sözü ile geri yatarken yastığın hemen baş kısmıma bulaşan kanı gördüm. Dikiş de atılsa kan sızmıştı anlaşılan.

Barbaros kitabının bir sayfasını daha çevirirken bacak bacak üstüne atıp nefes verdi. Bıkkınlıkla değildi ama mutlu da değildi.

"Ağrın olduğunda haber ver ağrı kesici vereceğim."

Cevap veremeden öylece yorganı üstüme çekerken tavana yansıyan bakışlarım boşlukta gezindi bir süre.

"Bu arada," dedi yeni bir sayfa çevirirken. "Arkadaşın aradı. Yeni bir ev bulmuş, seni de bekliyorlarmış. Sana iletmemi söyledi."

Telaşla gözlerimi açıp yeniden doğrulmak için hareketlendiğimde bana bakıyordu. Gözlerindeki kuşku yerini kuytu bir meraka bırakmış beklenti ile yüzümde geziniyordu.

"Gerçekten de ev ev geziyormuşsunuz. Hırsız da değilmişsiniz."

Gerginlikten yutkunurken ona bakmaya devam ediyordum.

"Arkadaşının ötmesine mi yoksa devamında neler olacağına dair mi bu buğulu gözlerin?"

Afalladığım için nasıl baktığımı da bilmiyordum. Başım dik durmaya çalışırken zorlanıyordum ama Aslan'ın köstebeklik hakkında bilgi vermesine çok şaşırmıştım. Ölsek de ifşa etmeyecektik birbirimizi nasıl anlatırdı?

HAYATTA KALMA SANATIWhere stories live. Discover now