o t u z i k i n c i ❥

614 105 504
                                    






🌃

Terden sırılsıklam olduğum bir anda sayıkladığımı anımsıyorum. Grip değildim ve üşütmemiştim de ama sanki ilgi görünce bütün ömrümdeki bastırılan hastalıklarım bir anda gün yüzüne çıkmış gibiydi. Hayal meyal konuşulanları işitiyor, yine de pek bir tepki veremiyordum.

"Yedek kıyafet yok bende. Benim sweatim çok büyük olur ona."

"Olsun ver bir tane. Ne yapayım kendi üstümdekini mi çıkarayım Barbaros?"

"Daha ne kadar sürecek bu şey?"

"Hasta bir insan var burada. Biraz daha dikkatli olur musun?"

"Benim yatağımda yatıyor zaten. Yeterince dikkatliyim."

"Üşümesin kalın bir tane bul."

Yataktan hafifçe kaldırıldığımı hissediyorum. Kıyafetlerim çıkarılıyor ve yenisi giydiriliyor. Bir ara başıma dokundukları için sızlıyor ve canım acıdığı için yüzümü buruşturuyorum.

"Başına mı dokundun Barbaros? Kızın canı yandı?"

"Sadece tutuyorum. Bakmamaya çalışırken tutmak o kadar da kolay değil."

"Boynundan tut. Başına çok dokunma."

"Şaka gibi. Eve giren hırsıza yaptığım muameleye bak."

"Hırsız değilmiş ya işte. Niye hırsız diyorsun kıza?"

"Oya neden onu sahiplenmiyorsun? Sen de yalnız yaşıyorsun hem. Al götür evine."

"İyileşsin teklif edeceğim zaten. Senin gibi bir mendeburun yanında kalmasından iyidir."

İkisinin kolları arasında temiz kıyafetlere kavuştuğumda, bol ama kalın bir kıyafet tarafından sarmalanıyorum. Tıpkı Barbaros gibi kokuyor. Kokuyu hemen tanıyorum ama yine tepki veremiyorum. Uyuyor muyum baygın mıyım hiç bilmiyorum. Tek bildiğim Oya'nın beni savunması ve Barbaros'un söylene söylene bana yardım etmesi. Ses tonunda hafif bir kırgınlık var. Sanırım ona iyi demediğim için. Beyza ile iş çevirdiğini düşündüğüm için. Tüm bunları işitip de karşılık verememek zor. Bir dilim ekmeğe ince bir kat şeklinde sürülen eritilmiş tereyağı gibiyim. Nasıl ve nereye yönlendirirlerse oraya meylediyorum. Bilincim açık gibi de kapalı gibi de. Tam her şeyin farkında değilim.

"Yeni yastık yüzü de lazım. Kan olmuş bu. İki gün uyuyan insana biraz daha özen göstersen eline mi yapışırdı?"

"Uyandırmak istemedim ondan dokunmadım. Çok yorgun görünüyordu. Bir tane olacaktı. Bir saniye."

Yastık kılıfım da değiştiğinde yavaşça yatırıldım. Barbaros'un dediğine göre tam iki gündür uyuyordum. Akşam olduğuna göre ve yarın sabaha doğru toplamda üç gün olacaktı. Aslında uykum yoktu. Sadece zayıf düşen vücudum güç toplamak için kendini salmış gibiydi. Elimi kolumu kaldıracak halim yoktu. Bu, ilk defa başıma geliyordu. Sürekli diken üstünde durmaya alıştıktan sonra çatır çatır yanan şömine karşısında gevşeyen çocuk misali yayıldıkça yayılıyordum.

Sonrasında sesler de kesildi ya da ben artık işitmedim. Yeniden uykuya çekildiğimde vakit hızla geçip gitti.

Ertesi sabah gözlerimi açtığımda pencereler açılmış içeri ağaçlardaki çiçek kokuları doluyordu. Temiz sweat, temiz nevresim ve temiz yastık kılıfı ile etraf da temizlenmişti. Kendimi dinç ve mutlu hissederek doğruldum. Karnım tok hiç ağrım da yoktu. Yatakta biraz oturduktan sonra kalkıp odanın içinde biraz gezindim ama kimse yoktu. Kapı arkadan kilitlenmişti. Demek ki ben uyurken Barbaros bir yere gitmişti. Ne zaman gelirdi bilmiyorum ama pencereye doğru yaklaşıp başımı hafifçe dışarı çıkardım. Pembe çiçekli ağacın dalları bu odaya daha çok sarkıyordu. Kokusu tüm bahçeye yayılırken güneş tatlı tatlı dallardan sızıp yüzüme vuruyordu. Uzun zamandır kendimi böyle özgür ve mutlu hissetmemiştim. Kollarımı sonuna kadar açıp gerildim ve uyuşan bedenimi açmak için birkaç akrobatik hareket yaptım. Doğrusu henüz tam kuvvetli değildim ama yine de hayatıma kaldığım yerden devam edecek kadar iyiydim.

HAYATTA KALMA SANATIWhere stories live. Discover now