y e d i n c i ❥

967 195 252
                                    



Kitabımızın daha çok tanınması için lütfen sevdiklerinize haber vermeyi unutmayın. Ve mümkünse onları etiketleyin ki kitlemiz büyüsün. Yorumlarınızı ve analizlerinizi de eksik etmeyin. Sizin yazdığını her cümleyi okuyor ve mutlu oluyorum.

Sevgilerimle,

🌌🌌🌌

Bundan yıllar yıllar önce bir adamla tanışmıştım. Ne adamdı ama! Adam diyorum ama adını da ona dair her zerreyi de en ince ayrıntısına kadar biliyordum. Hatta o kadar çok biliyordum ki, çoğu zaman bana "Beni benden daha çok tanıyorsun sen," derdi.

Tanıdığım bu adam; iyi giyimli, kibar, iyi niyetli bir beyefendiydi. Gerçek bir centilmen, hoş sohbet, tatlı dil, ne ararsan vardı. Hoş ben aramadan bulmuştum. Sonuçta benim gibilerin bu tarz güzel özelliklere sahip insanları aramaya bile hakkı yok. Yine de benim gibi biri bile böyle bir rüyayı yaşama fırsatı bulabiliyor. Hayat türlü türlü mucizelere gebe.

Onunla tanıştığım zamanlar ben bir çocuktum ama ona aşık olmuştum. Çünkü hayatımda ilk defa biri benimle bu kadar yakından ilgilenmişti. İlk defa insan muamelesi görmüş, adımın anlamını hissetmiş ve bunu çok yakışıklı biri tarafından görmüştüm. Aşk mıydı bu duygu bilmiyorum ama her gece rüyamda ikimizin evlendiğini düşünür dururdum. Giyeceğim gelinliğe ve onun takımına kadar her şeyi planlamıştım.

Sözde ben omuzları açık, gül desenli dantelle süslü, kabarık bir gelinlik giyecektim. Ayakkabılarım kirli beyaz rugan topuklu olacaktı. Dirseklerime kadar uzanan bir eldiven ve hoş bir kolye takacaktım. Ve o da, beyaz bir takım giyecekti çünkü kahve saçları beyazın üstüne kendini çok belli ediyordu. Beyaz giydiği günler onu hayran hayran izlerdim. İkimiz bir kırda evlenecektik. Tüm davetliler kırın yeşilliğine hazırlanan masalarda otururken biz hemen su kenarında olan bu bahçenin iskelesine doğru yürüyecektik. İşte tam bu anda fotoğraflarımız çekilecekti falan filan...

Onunla öyle bir zamanda tanışmıştım ki ben sefil bir halde sokakta gezerken o elindeki kitabın son sayfalarını çeviriyordu. Hiç rahatsız edilmemesi gereken bir vakitte, uzunca bir zaman rahatsız etmek için ben gelmiştim.

Muğla'nın sıcak yaz günlerinden birinde pembe çiçeklerle bezeli bir kafenin dışarıya konulmuş masalarından mavi olanında oturuyordu. Hiç unutmam bacak bacak üstüne atmış, beyaz gömleğinin bileklerini kıvırmış, kahve saçlarını dağınık bırakmıştı. Tahmini yirmi sekiz yirmi dokuz yaşındaydı ancak gözlerinin parıltısı içindeki çocuğu hiç öldürmediğini gösterir gibiydi.

Okuduğu kitap Aşkın kitabı diye bir kitaptı. Yazarı ise Jane Austen'di. Sonradan araştırdım yazarın kendi hayat hikayesiymiş. Fakat imkansız bir aşkı anlatıyormuş. O kitaptan sonra ne kadar da etkilenmiş bizim de güya imkansız bir aşka tutulduğumuzu düşünüp durmuştum.

On dört on beş yaşlarımda Muğla sokaklarında gezerken açlıktan bitap düşüp tam önüne yığılmıştım. O ise değerli kitabını hemen masaya bırakıp bana yardım için eğilmişti.

Nazik dokunuşlarını, bir şişe su isteyip yüzümü bu su ile yıkayışını, aç olduğumu düşünüp yemek isteyişini, her şeyi öyle net hatırlıyorum ki. Oysa sonradan unutmak için çok çabalamıştım. Onun gibi biri bir daha karşıma gelmezdi ya da ben onun kapısına gelmezdim, biliyordum. En iyi çözüm unutmamdı. Ama bugün bile her saniyesini net bir şekilde hatırlıyorum.

HAYATTA KALMA SANATIWhere stories live. Discover now