s e k i z i n c i ❥

974 191 258
                                    



Oy ve yorumlar unutulmasın. Lütfen benim için önemli. Bu güzelim kurgudan soğumak istemiyorum. Keyifli okumalar 🎬

🌃🌃🌃





İnsanlar...
Çok garip canlılar. Onları anlamak neredeyse imkansız. Ortak özelliklerimizin yanında binlerce zıt özelliğimiz var. Anlam veremediğim, bir mana bulamadığım, fakat bunun için çok da kafa yormadığım cevabı yanlış bir bilmece gibiler. Öyle diyordu Victor Hugo "On dört yaşımdayken, karnımı doyurmak için bir parça ekmek çaldığım için, beni zindana attılar ve orada bana tam altı ay bedava ekmek verdiler. Hayatın adaleti budur."

Düşünüyorum da, hayatımda birçok kez hırsızlık yapmama rağmen hala daha fakirim. Zenginler ise hiçbir şey çalmaya meyletmiyorlar. Bir başkasının hayatını çalanlar, kendi hayatlarının sonsuza dek süreceğine inanıyor. Anlayamıyorum. Asla anlayamadım.

Çivi dizime öyle bir saplanmıştı ki, beni ifşa etmek için özenle oraya çakılmış ve planlı bir şekilde tam zamanında bana batmış gibiydi. Zamanlaması gerçekten de kaderin gidişatı için fazla dramatikti.

Barbaros'u gördükçe kusacak gibi oluyor, kendi akan kanım ile daha da başım dönüyordu. Ne kadar acıtsa da sabrettim ve kazağımın yaka kısmını ağzıma alarak tüm gücümle sıktım. Dişlerimin arasında gıcırtı ile sıkışan kazak çığlık atmama ve tüm gücümle feryat etmeme engel olmuştu.

Ben dizimi çividen kurtardığımda Tan da son vuruşunu yapmıştı. Kapı büyük bir gürültü ile yıkılırken kendimi yeniden yatağın altına aldım. Gözyaşlarım sel olmuş yüzüm bu sel içinde boğuluyordu. Elim dizime doğru uzansa da yetişemiyor fakat acının yakınlarında bir yerlerde titremeye devam ediyordu. Böyle bir acınız varsa, ses çıkaramamak ve o acıyı bir nebze de olsa azaltamamak dünyanın en berbat şeylerinden biridir. Aslında gözünüz hiçbir şeyi görmez, ortaya çıkıp içiniz çıkana dek ağlamak istersiniz ama tek yapabildiğiniz kazağınıza diş izlerinizi geçirmek ve orasını deforme etmek olur.

"Barbaros! Barbaros!"

"Aman Allah'ım ne yapmış kendine böyle!"

"Amca!"

"Ela'yı çıkar Beyza! Çabuk!"

Beyza Ela'yı kaptığı gibi çıkarırken Tan da ambulansı arıyordu. Dizimden sızan kan pantolonuma yayılırken gözyaşlarım durmak bilmiyordu. Büyük bir curcuna vardı odanın içinde. Yerin üstündekiler ayrı telaşta, yerin altındakiler çok ayrı telaştaydı. Her iki tarafta da derin bir acı hüküm sürüyordu. Ben de onlar gibi haykırmak ve acımı yaşamak isterdim ancak içime atmaya mecburdum.

"Datça evet. Acil Orkide sokağına. Villa evet. Çok acil çok acil. Aşırı kan kaybetmiş. Tamam bekliyoruz."

Tan telefonu kapattığında Barbaros'a yönelmişti. Olduğu yerde hareket ettirmek istemiyordu ancak dizlerinin üstüne çökerek ağlamasına da engel olamamıştı. Klasik müzik hala çalarken Tan sinirle kapttı. En azından kulaklarımız bari rahat etmeliydi.

"Barbaros kendine gel kardeşim, Barbaros!"

Tan'ın ağlamaklı sesi Barbaros'a ulaşmıyor gibiydi. Bunca kandan sonra hayatını kaybetmiş olabilir miydi? Bu beni çok da ilgilendirmiyordu ancak çok az vicdan azabı duymuş olabilirim. Hala daha Beyza ile ilişkilerinden ona karşılık verdiğim için rahatım ama yine de ne bileyim...
Ölülerin geri dönmek bilmeyen bir gidişleri var ki, insanı ister istemez huzursuz eder.

Çok geçmeden ambulans sesi işitildi dışarıda. Hemen sonra da Beyza ekiplerle içeri girdi.

"Barbaros Bey, iyi misiniz? Barbaros Bey?"

HAYATTA KALMA SANATIWhere stories live. Discover now