Melezler ve Ölümlü Lisesi (18)

1.4K 84 77
                                    

-Miranda-

    Miranda aslında bunu planlamamıştı. Hatta tahmin bile etmemişti. Ama ne yazık ki şu anda elinde bir bebek bezi tutuyordu...

   ***

   Bayan Bell'in müdür yardımcısı odasının önünde sıkıntıyla bir koltuğa yığılmış olan Nico'ya baktı. Miranda bu kadının daha önce müdür yardımsıcı olduğunu biliyor muydu? Tabi ki de hayır. Nico'nun da bildiğine emin değildi. Harika... Miranda bu kadının menapoza girdiğinden emindi ve tek eğlencesinin oradan buradan fırtlayıp okul binasının kuytu köşelerinde çiftleri suç üstü yakalamak ve bu konuda zavallı velilerine sıkı bir fırça atmak olduğunu düşünüyordu. İtalya gezisinde, otobüste bile yan yana oturamamışlardı onun yüzünden. Kadın resmen gözleriyle metal dedektöre girmişsin izlenimini veriyordu bakan kişiye.

    Nico tırsmıştı, Miranda bunu hissedebiliyordu. Hermes'in kendisine serseri dediği günden itibaren ilişkilerine ısrarla karşı çıktığını da biliyordu. Hermes o kadar korkutucu bir tanrı sayılmazdı ama kimse, evde ayaklarını uzatmış peynirli cips yerken internetinin kesilmesini ya da sipariş ettiği özel yapım bir ürünün beş yıl gecikmeyle gelmesini istemezdi... Evet, Hermes kızdığında bunları yapardı.

''Bana bir şey yapmasına izin vermezsin, değil mi?'' dedi Nico gözlerine düşen dağınık saçlarının arasından Miranda'ya bakıp.

''Hı hı'' diye alay etti Miranda. ''Postalarını geciktirmesini ve seyahat sırasında araba tekerini patlatmasını özellikle isteyeceğim''

''Komik değil'' diye çıkıştı Nico.

     Ve tam o sırada koridorun başındaki giriş kapısı açıldı ve içeriye bir çift siyah uzun eldivenli narin kol uzandı. Sonra ince iki bacak, ve Miranda'nın bayağı beğendiği siyah deri çizme giymiş ayaklar... Nico gelenin kim olduğunu anında anlayıp suratını buruşturmuştu.

    Uzun, sarı saçlarına fön çektirip arkadan sıkı bir at kuyruğu yapan Persephone ağır çekimde, havalı bir şekilde koridorda yürümeye başladı. Dar paça siyah bir pantolon ve üzerinde Like Cool People yazan beyazlı siyahlı bir swetshirt giymişti. Nico ve Miranda'yı görünce kaşlarını yukarı kaldırıp hafifçe sırıttı. Sanki Sizi küçük sıpalar siziii! dermiş gibi... Nico dişlerini birbirine bastırıp yumruklarını sıktı. 

     Persephone'un ardından kapı ikinci kez açıldı ve içeriye kıvırcık siyah saçları karışmış, yüzünden ne kadar yorgun olduğu belli olan, koyu renkli bir blucin ve bir posta firmasının tişörtünü giymiş olan, yirmili yaşlarının ortalarında bir adam girdi, ki bu Hermes oluyordu. Cüzdanlara dikkat. 

    Miranda'yı görünce gülümsemeye çalıştı ama görüş alanına Nico da girince tekrar kaşlarını çattı. Miranda bunu yapmasından sıkılmış gibi iç çekti ve Nico'nun yanına daha da yaklaştı. Nico Hermes'e inat onu oracıkta öpebilirdi ama sanırım sinirli bir öğretmen ve okula bu ilişki yüzünden çağırılmış bir ebeveyin topluluğunun önünde bunu yapmak pek uygun değildi. 

    Hermes tam bir şey diyecekken kapı üçüncü kez açıldı ve içeriye kulaklıklarında son ses müzikle birlikte Hades daldı. Nico kaşlarını çatıp babasına baktı, ki sonradan fark etti ki koridordaki herkes aynı şekilde ona bakıyordu. Hades Hermes'i görünce somurtup kulaklıklarını çıkardı ve ardından kulaklıklarına baktığını fark edip pis pis sırıttı. Iphone'unun ekranını göstere göstere çalmakta olan Rihanna şarkısını durdurdu.

''N'aber?''

   Hemres yılanlı telefonunun cebinin derinliklerinde ağırlaştığını hissetti. Ne yani, Hades'in Iphone'u mu var? Onun da süper güçlü şeylere dönüşebilen Martha&George tarifeli bir telefonu var. Ne olmuş yani? Tamam, Yeraltı'nda işler iyi olamalıydı bu sıralar... Hermes kendi kendini avutmayı sonraya bırakabilirdi.

Hermes'in Kızı || Röportaj KitabıWhere stories live. Discover now