İki Melez, Maria ve Michael

1.8K 109 39
                                    

 -3. Kişi-

 İki küçük çocuk, Melez Kampı'nın büyülü sınırlarından koşarak içeriye girmeden önce o gün gayet sıradan bir perşembe günüydü. Biri kız biri erkek olan bu çocuklar, her ilk gelen gibi koşturarak ve aceleyle girmişlerdi Melez Kampı'na. Ama işin garip olan tarafı, yüzlerinde korkuya dair en ufak bir kırıntı bile olmamasıydı. Aksine, büyülü duvarı yumruklayan canavarlara bakıp pis pis sırıtıyorlardı. Hatta küçük kız bir adım öne çıkıp bir cehennem tazısına el hareketi çekti. Sonra ikisi de dinlenmek için yeşil çimenlere uzandılar.

   Bir süre sonra bulundukları tepeye tırmanıp, yavaşça onlara doğru yaklaşan iki kişi gördü çocuklar. Bunlar, kendilerinden bir hayli daha büyük olan bir kız ve erkekti. İkisinin de kahverengi, kıvırcık saçları dikkatlerini çeken ilk şey olmuştu. Birkaç dakika sonra ikisi de küçük çocukların yanına ulaştılar. Kızın üzerinde turuncu renkli bir tişört ve epey sayıda boncuk bulunan bir kolyesi vardı. Küçük kız, bunun gibi bir kolyeyi annesinin çekmecesinde de gördüğünü hatırlamıştı.

   Turuncu tişörtlü kız, küçük kızın boyuna gelebilmek için eğildi ve küçük kız onun menekşe rengi gözlerinin sevecenlikle parladığını fark etti. En fazla 18 - 19 yaşında olmalıydı. Yanındaki diğer çocuk da ondan en fazla bir yaş büyük gösteriyordu. Sonra kız konuşmaya başladı,

''Selam'' dedi en neşeli ses tonuyla. ''Ben Rhonda Allens, sanırım sizler de yeni gelen melezlersiniz'' dedi.

''Evet babam demişti onun gibi bir şeymişiz'' dedi oğlan olanı soğuk bir sesle.

''Haha, kampa ilk geldiğimde bende tam sizin yaşınızdaydım'' dedi Rhonda. 

   Sonra birden gözlerine bir hüzün çöktü ve doğrulup ayağa kalktı.

''Ne oldu?'' dedi arkadaşı, kolunu tutup.

''Bir şey olmadı Barney, biliyorsun işte, neyse...'' dedi Rhonda, arkadaşına.

''Hadi çocuklar, gelin kampı gezelim'' dedi Barney, dağınık siyah saçları olan küçük erkek çocuğunun elinden tutarken.

   Rhonda da siyah ve uzun saçlarını yandan örmüş olan küçük, sevimli kızın elinden tuttu ve tepeden inmeye başladılar. Bir ara Rohanda birbirine çarpan metal para sesleri duyduğunu sandı ve küçük kıza baktı. Kız, elindeki birkaç drahmiye bakıp sinsice sırıtıyordu. Rhonda, küçük kızın onları nereden bulduğunu hiç bilmiyordu.

''Hmm, adın ne senin bakalım?'' dedi Rhonda, kıza bakıp.

Küçük kız pek konuşkan biri değildi galiba, ama yine de bu soruyu cevapladı. ''Maria'' 

''Ne güzel bir ismin varmış Maria, kaç yaşındasın?'' dedi Rhonda.

   Maria, ya soruyu duymamıştı, ya da konuşmak istemiyordu anlaşılan. Bunun üzerine Rhonda tekrar konuştu,

''Hmm, pekala. Peki isminin anlamını biliyor musun Maria?'' dedi.

''Bilmiyorum'' dedi kız büyük bir ciddiyetle. ''Büyükannemin adıymış''

    Bunu duyan Barney ve Rhonda birden durdu ve iki kardeşe bakmaya başladılar.

''Ah, hayır Barney. Bunlar onlar mı?'' dedi Rhonda şaşkınlıkla.

''Bizden mi bahsediyorsunuz?'' dedi oğlan çocuğu ters ters. 

   Rhonda o sırada çocuğun parmaklarındaki, kendine çok tanıdık gelen, kurukafalı yüzüğü fark etti. Bunlar cidden onların çocukları mıydı yani? Tanrım, demek ki...

''Soy adınız ne?'' dedi Barney.

''di Angelo? Ne olmuş?''

 Hikayeyi Yazan: @Psikopat-Demigod

-Hayal gücüm bunu yazmaya yetmezdi benim, açık konuşalım... =)

Hermes'in Kızı || Röportaj KitabıWhere stories live. Discover now