Marzie ve Hermes

1K 83 16
                                    

-Multi = She's my mother-

   Hermes yine günlük 'rutin'lerini yapıyordu. Bilirsiniz işte, oradan oraya haber ulaştırmak gibi şeyler. Ama o gün gerçekten yorulmuştu. Bir tanrı olmasına rağmen yorulmuştu. Elini cebine attı ve Caduceus'la konuşarak telefon halinden normal boyutlarına gelmesini bekledi. Duyduğu ilk ses fare isteyen bir tıslamaydı. Hermes ofladı, ve asasını tekrar telefon haline döndürüp cebine attı. Belki de bir sahile gidip rahatlamalıydı.

   En yakındaki masanın yanına gitti ve kağıt tomarının arasından bir kağıt çıkardı. Ve gözleri küçük bir sahil kasabasından gelen bir kitap siparişine takıldı. Bulunması zor bir kitap değildi aslında, adına bakılırsa da mitolojiyle ilgili bir kitaptı. Mitoloji. Bir grup delinin uydurduğu saçmalıklar.

   Hermes'in yüzüne bir gülümseme yayıldı.

   Bu seferki siparişte hiçbir güç kullanmamaya karar verdi. Tıpkı normal bir insan gibi siparişi yerine ulaştıracaktı. Dışarı çıktı, ve yürümeye başladı. Gözüne çarpan ilk kitapçıya girdi ve kitabı sordu. Tahmin ettiği gibi, vardı.

   Kitabın parasını ödedi, ve tekrar sokağa çıkıp etrafına bakındı. Aklında dönüp duran adrese yoğunlaştı, ve bir an sonra oradaydı. Kendini yanıltmamış, ve kural tanımayan yönünün onu ele geçirmesine izin vermişti. "İnsanlar bir yerden başka bir yere gitmek için o kadar yolu nasıl çekiyorlar acaba?" diye düşündü, ama bunu öğrenmek için kendini kısıtlamayacaktı.

   Düşüncelerinden sıyrılıp hemen karşısındaki evin kapısına yöneldi. Küçük bir evdi, hatta ev denemeyecek kadar küçüktü. Ama şirindi. Ve bir soygun planı yapmak için gayet uygun görünüyordu.

   İç çekti, bir şeyler çalmayı özlemişti. Belki de artık işten ziyade hırsızlık yapmalıydı.

  Bir iç daha çektikten sonra, evin kapısına yaklaştı, içeriden şarkı söyleyen bir kadının sesi geliyordu. Bu sese rağmen kadının nasıl hala keşfedilmediğine bir anlam veremese de, düşünmeyi bırakmaya karar verdi ve evin kapısını yavaşça tıklattı. İçeriden gelen şarkı sesi kesildi, ve yerini adımların tahtaya vurma sesi geldi. Yaklaşık on saniye sonra kapı açılmıştı.

   Hermes gözlerine inanamadı. Bu kadar güzel bir kadın olabilir miydi? Tereddütle konuştu.

"A-Afrodit? Sen misin?"

   Kadının yüzünde önce bir şaşkınlık ifadesi belirdi ve hemen ardından bir gülümsemeye dönüştü. "İltifatınız için teşekkür ederim bay...?"

"Hermes, ama bay demenize gerek yok"

   Hermes şu an saçmaladığını düşünüyordu. Ama kadın gerçekten muhteşemdi. Kusursuzdu. Afrodit görmüş olsaydı eğer, büyük ihtimalle kadını öldürmeye çalışırdı. Hermes kadının daha önce Zeus tarafından görülmediğine şükretti. Kadın gülümsedi. Işıltılar saçıyordu. Hermes bir kez daha onun ne kadar güzel olduğunu düşündü.

"Hermes... Tıpkı mitolojideki hırsızlık tanrısı gibi! Mitolojiye yeni ilgi duymaya başlayan ben için müthiş bir tesadüf oldu bu!"

    Hermes bilgiç bir ifadeyle karşılık verdi. "Aslında sadece hırsızlık değil, bir çok iş yaparım"

  Hermes kendinden bahseder gibi konuştuğunu sonradan fark etti. Aslında zaten kendinden bahsediyordu. Kadın bir an kafası karışmış gibi göründü, ama hemen toparlandı ve bir kahkaha attı.

"Hermes gibi davranmak... Güzel espri!"

   Hermes de yarım yamalak gülümsemeye çalıştı. "Çok güzel bir sesiniz var, Apollon duysaydı eğer bayılırdı size, eminim"

Hermes'in Kızı || Röportaj KitabıWhere stories live. Discover now