iki

2.1K 261 227
                                    

"beklesene amına koyayım." diğerinin arkasından bağırırken koridorda yürüyorlardı. dersin başlamasına yarım saatten fazla zaman olduğundan etrafta sadece bir iki kişi vardı.

"sana söyledim. seni ilgilendiren bir şey yok." hışımla sınıfa girip çantasını sırasına fırlattı. öfkeden elleri titriyordu. "abartıyorsun."

"abartmıyorum koko. bana bir açıklama yapmak zorundasın." dedi inui, kokonoi'nin arkasında kalan sırasına yerleşirken dişlerini sıkarak.

"neyi açıklayabilirim? sikik soruların ve şüpheci tavırların senin problemin. terapi almaya ne dersin?"

"dün gece neden dışarıda olduğunu söyle, terapi almama gerek kalmaz."

"benim ne bok yediğim seni ilgilendirmiyor. biraz kendine odaklan."

ikisi de sinirliydi. sarışın olan kendinden saklanan şeyleri seziyor, cevap istiyordu. daha kısa ve sıska olan ise sadece biraz özgürlük.

kravatından yakaladığı sarışını kendine doğru çekerek yüzlerini eşitledi. "annem ya da babam değilsin. sana hesap vermek zorunda mıyım?"

inui sertçe yutkundu. arkadaşının haklı olduğunun farkındaydı. yine de ondan bir şeyler saklaması canını sıkıyordu.

"saklaman hoşuma gitmiyor."

kokonoi, gülerek kravatını bıraktı ve önünden çekilip sırasına oturdu.

"senin hoşuna göre yaşamıyorum." dedi, çantasından telefonunu çıkarırken. inui hâlâ ayakta, bir açıklama bekliyordu.

yaklaşık iki dakika kokonoi telefonuyla uğraştı. daha sonra elini tekrar çantasına atıp bir kitap aldı ve inui'yi görmezden gelerek hızlı adımlarla sınıftan çıktı.

inui sınıfta yalnız kalınca sinirle ellerini saçlarına geçirip homurdandı. etrafında dönen olaylardan bir gram anlamıyordu.

günün devamında kokonoi, inui ile konuşmadı. öğle arasında hamburgerciye gitmediler. inui'ye dersi anlayıp anlamadığını sormadı. yazı yazarken renkli kalemleri paylaşmadılar. eve dönerken ayrı yürüdüler.

ve inui arkadaşlıklarının bittiğini düşündü. korktu. tek yakınını da kaybetmekten korktu. ama asıl canını yakan, kokonoi'nin artık onunla değil de başkalarıyla arkadaş olmasıydı.

eve gider gitmez kendini odasına kapattı. annesine yemek yemeyeceğini söyledi. canı hiçbir şey istemiyordu. yatağına oturup telefonunu eline aldı. yine kavga edeceklerini bilse de, onu kaybetmemek adına kokonoi'ye kendini hatırlatması lazımdı.

_____________________________________

inupi:
koko.
bakar mısın?

koko:
bir şey mi oldu?

inupi:
sana yazmam için bir şey mi olması lazım?

koko:
evet?

inupi:
bütün gün neden konuşmadın benimle?

koko:
çünkü beni darlıyorsun.

inupi:
iyiliğini istiyorum.

koko:
sana ne benim iyiliğimden amk?

inupi:
arkadaş değil miyiz?

koko:
normal arkadaşlar olalım.

inupi:
ne demek istiyorsun?

koko:
bence sen beni anladın.
iyi geceler.

_____________________________________

inui rezil olduğunu hissetti. kokonoi'nin bahsettiği şeyi çok net anlamıştı. yine de bu şekilde söylemesi kalbini incitmişti.

kokonoi, inui'nin takıntılı olduğunu düşünüyordu. bu her zaman böyleydi. ilk arkadaş olduklarında da, şimdi de. inui bunu inkar etmiyordu. kokonoi'ye çok değer veriyordu ve bunda bir yanlışlık görmüyordu. ama diğeri bundan rahatsız olduğunu açıkça söylemişti.

şimdi çok boş hissediyordu.

onu korumaya çalışması suç muydu? diğeri son zamanlarda daha da zayıflamış, sanki küçülmüştü. inui onu korumak istiyorsa, bu kötü bir şey miydi?

kokonoi resmen ondan uzaklaşıyordu. ve inui ne yapacağını bilmiyordu.

anlatamam | kokonui.Where stories live. Discover now