altı

1.6K 220 115
                                    

telefonu cebinde titredi ancak mesajı açıp bakmadı. ablası tam önünde, kanlar içinde yatarken mesaja nasıl bakabilirdi.

anlık şoku üzerinden atınca akane'ye koştu. yanına çöküp uyanması için sarstı. ancak hareket etmiyordu. pes etmeden defalarca kez sarsmaya devam etti. kalkıp uyandırdığı için onu azarlamasını istedi. yapmayacak mıydı?

"akane uyan, eve geldim."

akane cevap vermiyordu. morarmış dudakları düz bir çizgide birleşmiş, ayrılmıyordu.

"kızgın mısın bana, o yüzden mi cevap vermiyorsun?"

titreyen elleriyle ablasının küçük yüzünü avuçladı. yanaklarına sıçrayan, kurumaya yüz tutmuş kanları parmaklarıyla silerken annesi yanlarına gelmişti.

"anne, ablam bana kızgın mı?" dedi, annesinin yüzüne bakmadan. makyajını bozmadan akane'nin yüzündeki kanı temizlemekle meşguldü. bozulursa daha çok kızardı.

"anne, akane konuşmuyor."

bayan inui, oğlunu ablasının üzerinden çekmek için kolunu tutuyordu. ancak bir milim bile kıpırdatamadı. "seishu çekil."

"anne, anne ablam uyansın."

"seishu ablanı bırak."

"anne söyle uyansın."

ellerini yüzünden, omuzlarına indirerek akane'yi sarsmaya devam etti. genç kızın bedeni çok soğuktu. yüzü bembeyaz olmuştu.

inui, ceketini çıkarıp ablasının üzerine örttü. tozla kirlenmiş saçlarını düzeltip buz gibi ellerini tuttu. nefesiyle ellerini ısıtmaya çalışırken annesi tuttuğu kolunu bırakmıştı.

"akane burada üşüyor. eve çıkalım."

"seishu, yapma." dedi annesi, sesinden gücünün kalmadığı belliydi. zor bela konuşuyordu.

inui ablasını kucağına alıp yavaş adımlarla babasının yanından geçti ve üçüncü kattaki evlerine çıktı. aceleyle çıktıklarından açık kalan kapıdan eve girdi. akane'yi odasına götürüp yatağına yatırdı. pembe, çiçek desenli yorganını -akane, mavisini bulamadıkları için çok üzülmüştü- ablasının üzerine örttü.

yatakta yanına oturdu ve çekmecesinden aldığı ıslak mendille yüzünü silmeye başladı. "makyajını bozuyorum, kızma bana."

ablasına gülümsedi ve yavaş hareketlerle yüzünde kuruyan kanları temizlemeye devam etti. akane'nin açık yaralarından hâlâ yavaş sızan kan yorganın üzerinden belli olmaya başlamıştı. inui aldırmadı. işine devam etti.

o sırada anne ve babası kapının eşiğinden ikisini izliyordu. bayan inui, oğlunun delirdiğini düşündü. babası ise hiçbir şey düşünmüyordu. inui sadece her zamanki gibi donuktu.

işi bitince elindeki kanlı mendilleri yere attı. son kez akane'nin yüzüne dokunduğunda inui'nin çığlığı öyle büyük bir gürültüyle patladı ki, aşağıdaki insanlar bile duydu.

çığlık atan birini duydu ama evin duvarlarına çarpıp tekrar kulağına gelenin kendi sesi olduğunun farkında değildi.

daha çok titrerken yeniden akane'yi sarsmaya başladı. aşağıda yaptığı şeyleri, bu kez da ağlayarak yapıyordu. çığlıkları öylesine yüksekti ki, kapıdaki anne ve babası dayanamayıp salona gitmişti.

yüzünü akane'nin üzerine örttüğü yorgana bastırdı. burnuna dolan kan kokusu midesini bulandırsa da geri çekilmeden ağlamaya devam etti.

en sonunda "akane." diyerek sayıklarken ablasının cansız bedeni üzerinde uyuyakaldı.

sesler kesilince babası içeri girip oğlunu kendi odasına taşıdı. daha sonra yetkililer gelip akane'yi götürdü. eve gelen hemşire, inui'ye erken uyanmaması için bir iğne yaptı.

yine de inui ertesi gün sabah erken saatlerde uyandı. olanlar zihnine yavaş yavaş dolarken yeniden ağlamaya başladı. ancak bu sefer sessiz olmaya çalışıyordu. annesi ve babasına daha fazla eziyet etmeye hakkı olmadığını düşündü.

dün gelen bildirimi hatırlayınca telefonunu açıp yüzlerce mesajla dolmuş olan sohbetleri arasında en eskisini buldu. mesaj kokonoi'dendi.

ama ne demek istiyordu?

anlatamam | kokonui.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin