on altı

1.5K 187 100
                                    

"koko'ya biraz fazla yüklenmiyor musun?"

sanzu kendini koltuğa bırakırken omuz silkti. "ona güveniyor musun?"

"hayır." dedi, mikey. "bu kadar kısa zamanda yapamam."

"zaman önemli değil. onu dışarıya çeken bağları oldukça, tam anlamıyla bizim adamımız olmayacak."

mikey çenesini avcuna yaslayıp biraz düşündü. ve "bağları koparırsak?" dedi, sanzu'ya sırıtıp.

"denemedik mi?"

"ama bize yalan söyledi."

sanzu, mikey'in önündeki votka şişesini alıp kendine bir bardak doldurdu. "yalan söyledi çünkü korumak istiyor. öldürürsek bize kinlenir. hiç işimize yaramaz."

"babası olmasa onu buraya getirmezdim." dedi mikey homurdanarak.

"bu arada, koko babasının gerçek işini bilmiyor."

mikey, gülerek içkisini püskürttü. "ne?"

"bilmiyor işte. normal bir teknoloji şirketi sahibi sanıyor."

"amcasını da, yaptıkları bilgisayarı beğenmeyen bir müşteri mi vurmuş?"

sanzu gülerek başını salladı. "her neyse. ailesi beni ilgilendirmez. ben sadece bana dediğini yaparım."

mikey bir süre sessiz kaldı. ardından bardağını dikip içinde kalanı tek seferde içti. "koko'yu bizim yap. babası ölünce ailesi de bizim olacak şekilde."

"emredersiniz." dedi sanzu, ayağa kalkıp mikey'in önünde biraz eğilerek. mikey ona gülerken kalan votkasını bitirip odadan dışarı çıktı.

_______________________________________

sanzu:
neredesin?

koko:
evdeyim.

sanzu:
iyi, mekana gel.

koko:
iki saate gelebilirim.

sanzu:
evde değil miydin?

koko:
ders çalışıyorum.
bitince gelirim.

sanzu:
kitaplarınla gel o zaman.
işimiz var.

koko:
sen ne çeşit bi malsın?
kitaplarımla gelirsem işi nasıl yapacağız, yine ders çalışırım?

sanzu:
yüce rabbim beni niye bunlarla sınıyorsun amk.

koko:
bunu benim demem lazım.

sanzu:
iyi dersini bitirince gel.

koko:
sağ ol amına koyayım.

_______________________________________

kokonoi, yaklaşık üç saat sonra toplanma mekanlarına girdi. gördüğü ilk şey alt katta kavga eden ran ve rindou oldu.

rindou, "ya sen mal mısın?" diyerek abisini ittirdi. "nasıl aç bırakırsın?"

"unutmuş olamaz mıyım?"

ran konuştuğunda rindou sinirle duvarı tekmeledi. o sırada mikey merdivenin başında göründü. yanında sanzu vardı.

"ne oluyor?" dedi, ciddi bir sesle. ran ve rindou kavga etmeyi bırakmış mikey'e dönmüştü.

"bodrumdaki adamı aç bırakmış." diyerek durumu mikey'e açıklayan rindou bir iki adımda abisinden uzaklaştı.

"öldü mü yani?"

ran, "maalesef." dedi. sesindeki alay kendini belli ediyordu.

mikey bir süre onlarla konuşmadı. yanındaki sanzu'ya bir şeyler fısıldadı. daha sonra aşağıdaki iki kardeşe döndü. "ran, shinjiku'ya gidip çeteden başka birini yakala. rin sen de bodrumu temizle." sözlerinden sonra ran ve rindou birbirlerine döndüğünde, "sakın bir daha bağırmayın." diyerek onları ikaz etti.

iki kardeş mekandan çıkıp da mikey ortadan kaybolduğunda, kokonoi yavaş adımlarla merdivenleri tırmandı. sanzu hâlâ merdivenin başındaydı.

"hiç gelmeseydiniz beyefendi." dedi, kokonoi'nin omzunu sıkarken.

"niye çağırdın?"

sanzu önünden çekilip mikey'in odasının karşısında kalan odaya yürüdü. kokonoi de mecburen takip etti. içeri girdiklerinde etrafa saçılmış bir sürü paket ve şişe vardı.

"bugün bir parti var. ondan önce buraya mal almaya gelecekler. her poşette on paket olacak şekilde 50 poşet ayarlamamız lazım."

"bunu yapacak birileri yok mu? biz niye yapıyoruz?" dedi kokonoi, kollarını önünde kavuştururken.

sanzu, "elimizdeki en pahalı mal bu. öylece diğerlerinin önüne seremeyiz." diyerek deri koltuğa oturdu. bir kilitli poşet açıp içine küçük paketleri sayarak on tane attı. ardından kilidi çekerek kapattı.

kokonoi, onun çoktan işe başladığını görünce koltuğun diğer başına oturdu ve önündeki paketleri onar onar gruplamaya başladı. "ben ayıracağım, sen poşete koy."

"zeki bir şeysin he." dedi, sanzu sırıtıp. ardından kokonoi'nin yavaş yavaş grupladığı paketleri kilitli poşete yerleştirme işine girişti.

toplam elli poşet bir saat içinde hazır olduğunda, sanzu hepsini bir çantaya yerleştirdi. çantayı daha sonra mikey'e vermek üzere kenara bıraktı. yorgunlukla koltuğa uzanırken, ayaklarını kokonoi'nin bacaklarına koydu. "yoruldum lan."

"çek şunu." dedi kokonoi, sanzu'nun ayaklarını ittirirken.

sanzu omuz silkip gözlerini kapatarak onu umursamadı. o sırada kokonoi'nin telefonuna birkaç bildirim birden geldi.

"flörtün mü var?" diyerek sırıttı.

"hayır, inui muhtemelen. laf sokmuştur ya da göndermeli meme atmıştır."

"engellesene."

kokonoi biraz düşünüp başını arkaya yasladı. "yapamam. o benim arkadaşım."

sanzu, ayağını kokonoi'nin karın boşluğuna iterek acıyla tıslamasına neden oldu. "sen salak olabilir misin?"

"niye?"

"ablası senin yüzünden öldü, sen hâlâ arkadaş olduğunuzu mu düşünüyorsun? ha bir de onu sevmen konusu var."

kokonoi gözlerini kapatıp bir eliyle alnını ovaladı. başı ağrıyordu. "yine de yapamam."

"siktir et." sanzu elini kaldırıp havada gelişigüzel salladı. "seni rahatsız etmesine izin veriyorsun. o da abartıyor."

"istediğini yapabilir. çünkü haklı."

sanzu bıkkınlıkla iç çekti. doğrulup bağdaş kurdu ve direkt kokonoi'nin yüzüne baktı. "her istediğimi yapacaktın di mi? inui'yi engelle."

"sanzu." dedi kokonoi, yapmak istemediğini belirtecek şekilde.

"itiraz yok. anlaşmamızı bozmuş olursun."

kokonoi oflayarak cebinden telefonunu çıkardı. inui'nin sohbetine girip onu engelledi.

sanzu, "her yerden." dediğinde konuşabilecekleri diğer yerlerden de engelledi. sinirle sanzu'nun yüzüne bakarken dişlerini sıkarak konuştu. "tamam mı?"

"aferin." diyerek bir eliyle kokonoi'nin burnunu sıktı ve tekrar koltuğa uzanıp gözlerini kapadı. müşteriler gelene kadar uyuyacaktı.

_______________________________________

sanzu brni cok yoruyon kardes gec yataga

anlatamam | kokonui.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin