Don Kişot Mahkumları Kurtarıyor

344 21 5
                                    

Mançalı Şövalye ile seyisi, her zaman olduğu gibi nereye gittiklerini bilmeden bütün gün yol aldılar. Kayda değer bir macerayla karşılaşmadan akşamı ettiler. Erzakları bitmiş olduğundan meşe palamudu yediler. Geceyi bir çayırlıkta geçirdiler.

Sanki yapılacak mühim bir işleri varmış gibi, Don Kişot yine Sanço'yu sabah erkenden kaldırmış, onun sızlanmalarına aldırmaksızın yola koyulmuşlardı. Güneş, tepelerin ardından yavaş yavaş yükselirken bizimkiler beş fersah kadar ilerlemiş bulunuyorlardı.

Don Kişot, seyisine:

- Oğlum Sanço, sıkı dur! dedi, bugün bizi büyük bir macera bekliyor... Hislerim beni yanıltmaz.

- Aman efendim, umarım benim içinde rol almayacağım bir macera olur! Hani şu son maceramız gibi...

- İşte buna garanti veremem oğlum. Geleceğin bize ne göstereceğini bilemeyiz. Biz sadece bazı şeyleri hissederiz o kadar. Kaldı ki, çoğu zaman hislerimiz de bizi yanıltabilir.

- Vallahi senyör, din adamı olmanız gerekirken; yanlış meslek seçmiş gezici şövalye olmuşsunuz...

- Oğlum, aynı gayeye hizmet ettikleri müddetçe kitap kılıca kuvvet vermiştir. Eğer kılıç kullanan kişi, kitapsızın biri ise; yaptığına savaş değil çapulculuk denir.

- Buna göre, bizim yaptığımıza çapulculuk değil; savaş denir değil mi efendim?.

- Ona ne şüphe!

- Peki Senyör, kiminle savaşıyoruz? Düşmanımız kim?

- Şövalyelik konusunda ne kadar da cahilsin be oğlum! Bütün zalimler, kötü insanlar düşmanımızdır; bunu asla unutma!

- Anladım soylu efendim, unutmam!

Böyle sohbet ederek giderlerken, uzaktan, görmeye alışık olmadıkları bir kalabalık kendilerine doğru geliyordu. On, on iki kadar adam, birbirlerine zincirle tespih taneleri gibi bağlanmışlardı. Yanlarında iki atlı iki de yaya muhafız vardı. Sanço, bunları görünce bağırdı:

- Şu gelenler, kürek mahkûmları olmalı. Kral onları kadırgalara yolluyor galiba.

- Kürek mahkûmları mı? diye sordu Don Kişot, hiç kral böyle zorbalık yapar mı?

- Öyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum... Yani kral zorbadır filan demedim.

- Adamlar, kendi istekleriyle kürek çekmeye gitmiyorlar ya canım! Baksana, zincire bağlanmış, zorla götürülüyorlar...

- Ama bu, kralın zorba olduğunu göstermez ki! Kim bilir adamlar bu cezayı hak edecek ne suçlar işlediler...

- Biraz sonra anlarız... Bana yine iş çıktı. Eğer adamlar bu cezayı hak etmemişler ise, mutlaka onları zorbaların elinden kurtaracağım.

- Vah benim talihsiz başım! Efendim yine tozuttu! Yalvarırım size soylu şövalye, önlerine dikileceğiniz adamlar sıradan kimseler değiller. Onlara hesap sormanız, krala hesap sormak demektir. Hele bir de dövüşmeye kalkarsanız, vah başımıza geleceklere... Ömür boyu yakayı kurtaramayız.

- Kes sesini korkak herif! Ne pahasına olursa olsun, bir gezici şövalye adaleti yerine getirmekle sorumludur... Kral mıral anlamam ben! Ortada bir haksızlık varsa, ölümüm pahasına da olsa düzelteceğim...

- Ben bu işte yokum, senyör! Sakın beni bulaştırmayın. Bile bile canımı tehlikeye atamam.

- Sana karış diyen oldu mu! Bu, soylular arasındaki bir konudur. Uşakları ilgilendirmez...

Don KişotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin