Üç Bin Üç Yüz Bilmem Kaç Sopa - IX

255 9 13
                                    

Beleşonya Valisi Sanço Panza, Dük'ten aldığı uyarıcı mektuba rağmen işlerini aksatmadı. Her gün en az beş mahkemeye bakıyor, çarşıyı pazarı teftiş ediyordu. Ayrıca geceleri adayı dolaşmaya çıkıyor, yakaladığı serserilere nasihat ediyor; yola gelmeyenlerini hapsettiriyordu. İşsizlere iş buluyor; kimsesiz fakir yaşlıları ve yetimlerine bakmak zorunda olan dul kadınları maaşa bağlıyordu. Bu hareketini takdir edenlere şöyle diyordu:

       – Bir gün dostum Beleşonya Papazı bana şu öğütte bulundu: "İşsizlik ve fakirlik Tanrı'nın insanlara verdiği iki zor imtihandır. Bu imtihanlarla karşı karşıya kalan kimseler çabuk aldanırlar. Eğer bunlara sahip çıkarsan onları kurtarmış olursun." Aslında dostumun tavsiye ettiği şey, devletin başta gelen görevidir. Burada devlet ben olduğuma göre vazifemi yapıyorum...

       Sanço, bir gece adayı dolaşırken iki kişinin düello ettiklerini gördü.

       – Bu adanın valisi olarak size emrediyorum, kılıçlarınızı indirin! diye bağırdı. İki rakip emre uyarak silahlarını indirdiler.

       Sanço devam etti:

       – Sizi böyle karşı karşıya getiren nazik mesele nedir?

       Genç olanı gelip valinin önünde diz çöktü:

       – Vali Hazretleri! dedi, biz bu dostumla iki iş ortağıyız... Verdiği sözden cayıp hakkım olan parayı vermedi. Ben de hakkımı alabilmek için silaha sarılmak zorunda kaldım.

       – Burası dağ başı mı be! diye gürledi Sanço, neden bana gelip derdini anlatmadın?

       Sonra diğerine döndü:

       – Arkadaşının anlattıkları doğru mu?

       – Doğru değil Vali Hazretleri! diye itiraz etti beriki, o benim iş ortağım değil, sırtımdan geçinen bir parazittir. Kumara oturduğumuz zaman, diğerlerinin elini gözleyerek, işaretle bana tüyo verir. Ben de hâsılatı kaldırdıktan sonra ona emeğinin karşılığı olarak bir miktar para veririm. Ancak, bu gece hak etmediğinden fazlasını istedi. Ben de vermek istemeyince kılıcına sarılıp düelloya davet etti. Gerisini biliyorsunuz...

       – Vay köftehorlar vay! "Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş." diye buna derler... Peki, kumarcı dostum, bu geceki partiden kaç para kaldırdın?

       – Hasılat pek fena değildi; bin riyalden biraz fazla...

       – Ver bakayım şu parayı!

       – Ama Vali Hazretleri?

       – Aması maması yok! Ne diyorsam onu yap! Yoksa ikiniz de hapsi boylarsınız...

       – Eh, ne yapalım! dedi adam parayı verirken, farz et ki bu gece kaybettim. Yarın yine yolacak bir kaç kaz buluruz nasıl olsa...

       Sanço paraları alırken:

       – Bulursan yolarsın! dedi...

       Aldığı paralardan yüz riyalini kumarbaza geri verdi:

       – Al bu parayı! Sana yarın akşama kadar mühlet, derhal adamızı terk edeceksin! On yıl müddetle Beleşonya topraklarına ayak basman yasak.

       Adamın hayretle yüzüne baktığını görünce bağırdı:

       – Tez yıkıl karşımdan! Fikrimi değiştirip cezanı idama çevirmeden toz ol!

       Adam:

       – Delidir, ne yapsa yeridir! dedi içinden ve tabanları yağlayıp kaçmaktan başka çare bulamadı.

Don KişotWhere stories live. Discover now