Üç Bin Üç Yüz Bilmem Kaç Sopa - IV

274 7 11
                                    

Av kervanı şatoya vardığında, neredeyse gün ağarmak üzereydi. Dük, hizmetçileri çağırdı. Onlara, misafirlerin yataklarını hazırlamaları için emir verdi.

       Bir saat sonra herkes odasına çekilmiş, şatoyu bir sessizlik kaplamıştı. Sanço, yatağında döndü durdu... Çok yorgun olduğu ve gözlerinden uyku aktığı halde, uyuyamıyordu. Sonunda iyi bir çare buldu. Yiyeceği sopaların sayısını saymaya başladı. Daha yarısına gelmeden gözleri kapanıverdi...

       Beleşonya'nın müstakbel valisi uyandığında, vakit öğleyi çoktan geçmişti. İstirahat etmek şöyle dursun, yirmi büyücüden veya elli katırcıdan dayak yemiş gibi her yanı ağrıyordu. İstemeye istemeye yatağından kalktı. Kapıda bekleyen hizmetçiye efendisini sordu. Çoktan kalkmış olduğunu ve Dük'le birlikte gezmeye çıktığını öğrendi.

       Hizmetçi Sanço'ya bir emri olup olmadığını sordu. Bizimki:

       – Çabuk, bana yiyecek bir şeyler getir! dedi.

       Hizmetçi giderken arkasından bağırdı:

       – Dur bakalım, nereye gidiyorsun?

       – Size yemek getirmeye efendim...

       – Daha sözüm bitmeden, ne diye arkanı dönüp gidiyorsun! Sana böyle mi terbiye verdiler?.

       – Özür dilerim Senyör!

       – Bir de okur yazar adam bul! Elinde kalem kâğıtla gelsin; mektup yazdıracağım. Haydi git şimdi!

       – Emredersiniz Senyör!

       Çok geçmeden hizmetçi ile okur yazar adam geldiler. Sanço, mektupçuya yer gösterdi. Yemeğini yerken:

       – Yaz! dedi, Beleşonya Valisi Sanço Panza'dan karısı Teresa Panza'ya...

       – Yazdım... dedi adam.

       Yemek bittiğinde mektup yazdırma işi de bitmiş bulunuyordu. Mektupçuya:

       – Oku bakalım, dedi, neler yazmışsın!

       Adam okumaya başladı:


       Beleşonya Valisi Sanço Panza'dan karısı Teresa Panza'ya

       Sevgili karıcığım,

       Sana daha evvel bahsetmiş olduğum ve fakat senin de bir türlü inanmak istemediğin "ada" ya kavuşmuş; buraya vali tayin edilmiş bulunuyorum. Çok yakın bir zamanda adamı teslim almaya gideceğim. İsmi Beleşonya'dır ama sakın beleşe aldığımı düşünme... Bana tam üç bin bilmem kaç sopaya patladı! Anlatmak uzun sürer. Anlatsam da anlayacağını sanmıyorum. Çünkü, ben bile daha tam anlamış değilim...

       Teresa, sen artık sıradan bir köylü karısı değil, şanlı şerefli bir vali karısısın. Sokağa çıkıp kapı önlerine oturma; dedikoducu karılarla çene yarıştırma! Hani bizim oralarda Aldonza Lorenzo adında bir köylü kızı vardı ya... Meğer soylu bir sülaleden geliyormuş. Asıl adı da Toboso'lu Dulsinea imiş... Efendim ona deliler gibi aşık. Sakın bunları başkasına anlatma! Elin ağzı torba değil ki büzesin...

Don KişotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin