|1|

131K 3.5K 2.8K
                                    

Öhömmm selamlarrr

Aşırı taşaklı ve seksual tensionlu bir kurgu ile beraberiz hadi bakiiimmmm

Bu kitabı okumak için Kabadayı kitabını okumaya gerek yoktur. Kurgu içerisinde soru işaretleri kalmayacak şekilde detaylı olarak işledim zaten, yani gönül rahatlığı ile başlayabilirsiniz bu kurguya. Tamamen bağımsız bir şekilde ilerliyor çünkü.
-

Üzerindeki deri ceketin yakalarını düzelttikten sonra aynaya baktı ve şöyle bir düzeltti saçlarını eliyle. Telefonunu cebine soktuktan sonra odasından çıktı ve akşam yemeğini hazırlayan annesinin mutfaktan salona yemek taşıdığını gördü.

Duraksadı, salona girmedi. Babası masanın hazırlanmasını beklerken televizyon izliyordu. Sıkıntıyla baktı. Evden çıkması lazımdı. Üstelik parası da bitmişti ve babasıyla arası kötüyken ondan isteyemiyordu. Gerçi babasıyla hep kötüydü arası fakat kötünün de kötüsü olduğu zamanlar oluyordu. Tıpkı şu anki gibi.

Annesi masaya salata tabağını bıraktıktan sonra kapıya yöneldi. Pervazın dışında ayakta dikilen oğlunu gördüğünde kaşlarını çattı.

"Oğlum gel yemek hazır." dedi kadın.

"Yemeyeceğim ben." dedi. "Anne bana para lazım, üç beş bir şey versene varsa."

Sıkıntılı bir nefes verdi kadın. "Oğlum daha dün vermedim mi? Ne çabuk bitiriyorsun böyle?" dedi kadın sitem ederek fakat diğer yandan da cüzdanını almak için odasına gitmişti.

"Lan Cengiz! Buraya gel!"

Duyduğu ses ile gözlerini sinirle kapattı ve dudaklarını birbirine bastırıp sakin kalmaya çalışarak açtı gözlerini. Duraksadı ilk başta. Gizlice kaçmayı planlamıştı evden ama planı istediği gibi gitmemişti işte.

Kaşları çatık bir şekilde salona girdiğinde yüzünü gizlemeye çalışarak koltukta oturan adamın karşısına geçti. Daha yeni kavga etmişti ve kaşındaki izi görmesini istemedi.

Adam sert bir yüz ifadesiyle baştan aşağı süzdü karşısındaki genci.

"Ne o lan? Habersiz dışarı mı çıkacaktın?"

Cengiz kafasını hafifçe eğmişken ona bakmadı. "İşim vardı."

"Senin ne işin olabilir serseri herif?" dedi adam tükürürcesine. "Ulan bir kere de işe yarar bir şey yap da gururlandır beni. O işe yaramaz kuzenin bile hem okul hem iş götürüp o eski püskü evde ailesine bakıyor." dediğinde dişlerini sıktı Cengiz ve bakışlarını kaldırıp adama baktı.

"Beni bir daha onunla kıyaslama." dedi dişlerinin arasından.

"Zoruna gider tabii. Abisi ayrı baş belası kendisi ayrı ama nasıl da her şeyin üstesinden geliyor. Senin yediğin önünde yemediğin arkanda bir halta yaradığın yok. Anca kavga, dövüş, itlik, serserilik!" diye sonlara doğru sesini yükseltti adam.

Cengiz çenesini ve dişlerini kıracak gibi sıkarken karşısındaki adamın gözlerinde her zaman gördüğü nefreti bir kez daha iliklerine kadar hissetti.

Babası hiçbir zaman onu sevmemişti. Bir insan nasıl olurdu da öz oğlunu sevmezdi? Zaten yapısı gereği pek de vicdandan haberi olmayan adamın kimseyi sevmediğini farkındaydı fakat o kimse değildi. Oğluydu. Üstelik erkek kardeşine daha iyi ve ılımlı davranırken kendisine bu denli kin dolu yaklaşması ne kadar kabul etmese de acıtıyordu.

Sürekli kuzeni olan Baranla kıyaslamasına tahammül edemiyordu artık. Ağrı'da doğmuş olan kendisi gözlerini yan evdeki kuzeniyle açmıştı sanki. Kardeş gibi büyüdüler de zamanla her şey kötüleşmişti. Özellikle Baran'ın babasının ölümünden sonra daha da araları açılmıştı.

Tehlikeli Yakınlaşma [BXB] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin