|40|

28K 1.8K 1.1K
                                    

Ertesi günün akşamı...

Karanlık odayı aydınlatan tek şey pencereden yansıyan dolunayın ışığıydı. Bir de çalışma masasının üzerindeki cılız ışıklı aydınlatma.

Muhtemelen kafası kendinde olmayan adam, içkisini yudumlarken yerde üstü çıplak yatan çocuğa bakıyordu.

Arkası dönük olan bedenin çıplak sırtındaki kabarık, küçük sızıntı şeklinde akan kan ve kızarıklığın mimarı olan kemeri, oturduğu masanın üzerindeydi.

Bilerek karısının ve küçük oğlunun olmadığı, karşı dairedeki komşuya gittikleri bu saati seçmişti. Yoksa kadın araya girmeye çalışırdı veya biricik öz oğlu bu durumdan etkilenirdi. Bu yüzden evde sadece ikisinin olduğu bir zaman diliminde yaptı bunu, özellikle bu tarihte...

Açık kahve gözleri karanlıkta bir boşluğa dalmışken uzandığı parkenin soğukluğu, içinde yıllarca buz tutmuş o sevgisiz tarafın yanında bir hiçti. Üşümüyordu. Zaten sırtı, yediği kemer darbeleri yüzünden cayır cayır yanarken üşümesi mümkün değildi.

Hafif dalgalı koyu kahve saçları parkeye dökülmüştü. Yan bir şekilde uzandığı yerde gözleri yaşlarıyla donakalmış bir şekilde öylece boşluğa bakıyordu.

Yaklaşık yarım saattir sessiz bir şekilde yatan çocuğun nefes alış verişlerini izlerken kafasını kaldırıp pencereye çevirdi adam. Diğer yandan ise purosundan bir nefes çekiyordu.

"Seni uyarmıştım." dedi adam uzun süredir olan sessizliği bozarak. "Pis işlere bulaşma, akıllı ol, beni gururlandır demiştim..." dedikten sonra bir nefes verdi. "Ne olurdu sanki normal çocuklar gibi olsaydın. Belki o zaman aramız daha iyi olurdu." diye mırıldandı.

Ses çıkarmadı Cengiz. Hareket dahi etmedi. Sanki olduğu yerde ölü gibi yatan bedeni, teninin bembeyaz olmasından kaynaklı cansız bir bedene aitmiş gibi görünüyordu. Fakat tabii ki göğsü inip kalkarken bu mümkün değildi.

Oturduğu sandalyede arkasına yaslandı adam ve kafasını geriye yatırıp kısaca gözlerini kapatıp açtı.

"Aslında seni dövmemin nedeni yaptığın pislikler değil. En azından bugün o değil." dedi ruhsuz bir sesle.

Kısa bir süre daha sessizlik olduktan sonra derince bir iç çekti adam.

"O'nun bana yaptığı kahpeliğin üzerinden tam yirmi yıl geçti bugün. İlk bırakıp gittiğinden sonraki yirmi yıl..." diye mırıldanan adamın dediklerini anlamlandıramıyordu.

Cengiz'in öz annesiyle olan ilişkilerinin bitmesinden bu yana yirmi yıl geçmişti. Zaten sonra kadın başka bir adamla evlenmiş ve birkaç ay sonra Cengiz doğmuştu. Daha sonra ise olanlar olmuştu.

İş için şehir dışına falan gitmemişti Celal. Yirmi yıl önce bencilce aşık olduğu ve kanını eline buladığı kadının mezarına gitmişti. Bir katil olan kendisinin kanlı elleri kadının toprağını avuçlarken, sanki tüm suç kadınınmış da, kendisinin hiçbir suçu yokmuş gibi mezar altında bile suçlamıştı.

Sevdiği kadının kendisini terk edip başka bir adamla olan evliliğinden olan çocuk, şu an dayak yemiş bir şekilde yerde yatarken içi soğuyordu.

Ayaklandı adam. Purosu iki parmağının arasındayken yavaşça yerde yatan çocuğun yanına adımladı. Kafasını eğip hareketsiz yatan bedene bakarken sessiz bir nefes çekti içine.

"Seni seviyor muyum sevmiyor muyum bilmiyorum." dedi puroyu dudaklarından çektikten sonra. "Sadece ona o kadar benziyorsun ki, seni gördükçe sinirlerim tepeme çıkıyor."

Tehlikeli Yakınlaşma [BXB] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin