6.Bölüm ''Pamuk ve Demir''

2.2K 186 121
                                    


İnsanın gönlünü hoş eden, kulaklarımın pasını alan bir ses, bir şarkı duydum. Gözlerimi kuş cıvıltılarıyla birlikte aralarken içimde büyük bir huzur vardı. Çimenlerin üzerine ahenkle yayılmış saçlarım doğrulmamla birlikte kendini toparladı. Gözlerim kendi gibi yemyeşil olan bu güzel bahçeyi ve içerisindeki kuşları hayranlıkla izledi. Etrafta her renk çiçek vardı, hepsi ışıl ışıl parlıyor ve mis gibi kokuları burnuma geliyordu. Kuşlar bir orkestra kurmuş, yeni parçalarını etrafındaki canlılara çalıyordu. Zarif kelebekler ve dallardan sarkan yapraklar ritme uygun dans ediyordu. Daha önce hiç böyle mükemmel bir yer görmemiştim.

Bu güzel yer neresiydi böyle?

Kuş cıvıltılarının arasında neşeli bir çocuk sesi duydum, şarkı söylüyordu. Kulağıma tanıdık gelen sesi takip etmeye başladığımda üzerimdeki uzun, beyaz elbisenin uçları çimenlere sürtmeye başladı. Ben nereye gittiğimi bilmezken toprağa basan çıplak ayaklarım beni ona götürdü.

''Ceyda?'' Onun üzerinde de beyaz bir elbise vardı. Dizlerinin üstüne eğilmiş, şarkı söyleyerek çiçek topluyordu. İpeksi saçlarının üstüne çiçekten bir taç yerleştirmişti. Kuş cıvıltılarının arasından sıyrılıp kulaklarına varan sesimi duyduğunda doğrulup bana baktı, ilk şaşırdı sonra yüzünde sıcak bir gülümseme oluştu.

Elindeki çiçeklerle bana doğru hızlı adımlarla gelmeye başladığında ''Hoş geldiniz öğretmenim,'' dedi şirin sesiyle. ''Uzun zamandır yanıma gelmenizi bekliyordum. Sizi çok özledim.'' Yanıma geldiğinde dizlerimin üstüne çöküp onunla aynı boya geldim, birbirimize sıkıca sarıldık. Kokusu tıpkı bu bahçe gibi kokuyordu.

''Bende seni çok özledim.''

Geri çekildiğinde ikimizin arasına çiçekleri soktu. İçlerinden bir tanesini alıp dikkatli bir şekilde kulağımın arkasına sıkıştırırken ''Keşke gelirken Arda'yı da getirseydiniz,'' dedi. ''Ben onu da çok özledim. Hem burası harika bir yer, birlikte çok güzel vakit geçirirdik.''

''Burası neresi Ceyda?''

Duraksadı, gözlerimin içine bakıp gülümserken bir elini saçlarıma götürdü, okşadı. ''Burası iyilerin kazandığı tek yer.''

Birden çıplak ayaklarımızı okşayan toprak sallanmaya başladı. Afallayarak korku içerisinde etrafıma bakındım. Şiddetli bir deprem oluyordu! Çatırdama sesleri korkumu şahlandırırken hemen ayağı kalkıp korkuyla etrafıma bakmaya devam ettim. O kadar korkmuştum ki ne yapacağımı bilememiştim. Ağaçlar sallanmaya, yapraklar dökülmeye ve kuşlar uçuşmaya başladılar. Sallantının dehşet verici kalın sesinin yanında çatırdama sesleri de git gide belirginleşiyor, dehşetimi katlıyordu.

Gözüm yerde keskin izler bırakarak bize yaklaşan kalın çizgiye takıldı. Yer yarılıyordu! Nutkumun tutulduğu anlarda çatlak hızla gelip Ceyda'yla aramızdan geçti. Kalbim korkuyla gümlerken titreyen elimi Ceyda'ya uzattım. ''Yanıma gel!'' Yaşanılan dehşetin aksine gülümseyerek bana bakıyordu. Gözlerinde ne bir korku ne bir endişe vardı.

Çatlak büyüyüp Ceyda'yla aramızı açmaya başladı. Ona ulaşmak için ani bir cesaret gösterip çatlak daha fazla büyümeden karşıya atladım. Bir ayağım karşı tarafın toprağına basarken diğer ayağım basamadı, dengemi kaybettim. Tam düşeceğim sırada kollarımdan tutulup çekildim. 

Kollarım anında onu sarıp sarmaladı. Yeşillerim beni kurtaran bir çift kahverengi göz tutulurken ayaklarımın altındaki zemin bir kez daha sallandı.



***


''Öğretmenim ölmeyin!'' Bağırış sesleriyle gözlerimi araladığımda hissettiğim ilk şey alnımdan kayan ter damlaları oldu. Sonra kalbimi hissettim, göğüs kafesime vuruyordu. O kadar hızlıydı ki göğsümde şiddetli bir ağrı oluşmuştu.

ANDROFOBİWhere stories live. Discover now