12.Bölüm ''İlk Etkileşim''

2.1K 212 304
                                    



Beynim ikiye bölünmüş bir durumdayken kalbim acılar içerisinde kıvranıyordu. Ne yapacağım şimdi? Şu an atak geçirmeye çok yakınken ona nasıl bir yalan söyleyebilirim? Beynimin bir kısmı ona yalan ararken diğer kısmı atakla baş etmeye çalışıyordu. Bu benim gibi korkak bir insan için çok ağır bir süreçti. Tam üstümde beni yatağa sabitlemiş bir adam vardı. Koyulaşmış acı kahveleri arada bir dudaklarıma kayıyor, yutkunduktan sonra tekrar yeşillerime odaklanıyordu. Ben onun bacaklarının arasındaydım, kendimi o kadar çok kasıyordum ki iki bacağım resmen birbirine yapışmıştı. Kral, kalbime hiç acımadan saldırıyor, öleceğimi haykırarak psikolojik baskı yapıyordu.

''Söyle hadi Beria,'' dedi nefesi yüzüme vururken, ''saçlarımdan parça alarak ne yapmayı planlıyordun? Bu yaptığın normal bir hareket değil. Arkamdan iş mi çeviriyorsun?''

Dayan kalbim...

''B-ben...'' Konuşamıyordum, korkum buna izin vermiyordu. Adeta aklım durmuş, düşünemez olmuştum.

''Bana gerçeği söyle Beria, birileri seni tehdit mi ediyor? Korkma, ben seni onlardan korurum.'' Hamza ve abisi Sinan'ın adını veremezdim, onların peşine düşeceğinin ve daha sonra yalanımın ortaya çıkacağını biliyordum. Bunu yapamazdım, kendimi yalancı olarak göstermezdim.

Göğsüm iyice sıkışmaya başladığında bu yüzüme kırmızı daha sonra da mor renk olarak yansımaya başladı. Buna bedenimin titremesi ve dolan gözlerimde eşlik edince Azrail hemen üstümde doğruldu, önce ellerini sonra da bedenini uzaklaştı. ''Sakin ol, sana zorla dokunmam. Birileri seni tehdit ediyorsa söyle, ben sana değil onlara bulaşacağım.'' Tekli koltuğa geçip stresli bir şekilde beni seyretmeye başladı. Bir ayağını titretiyordu.

Yatakta toparlanıp nefes almaya, kontrolümü elime almaya çalıştım. O beni sakinleştirmek için ''bu işin arkasından ne çıkarsa çıksın ben sana zarar vermem, Beria. Seni bu hale sokan düşünce buysa onu unut.'' Çok utanmıştım. O, ne kadar korkak bir insan olduğumun farkındaydı. Utancımdan kafamı toprağa gömesim var. Acaba bana bakıp ne kadar korkak ve ezik bir kız olduğumu düşünüyor mudur?

Gecenin bu saatinde odayı dolduran telefon sesi yüreğimi rahatlatmıştı. Allah'ım beni yalnız bırakmıyordu.

''Hemen sevinme, seni ne bu telefon ne de bu atak kurtarabilir,'' bunu dedikten sonra telefonu açtı. ''Söyle?'' Karşı tarafı dinledikçe yüz ifadesi değişti. Bu saatte çalan telefonlar hayra alamet olmuyor zaten.

''Adamlardan ölen ya da yaralanan var mı?'' Bu soruyu duyunca bir an duraksayıp onu dinlemeye ve izlemeye başladım.

Ayağı kalkıp telefonu hoparlöre aldıktan sonra yatağın üstüne attı. Adam konuşurken o da dolabına yöneldi, siyah gömlek ve pantolonunu çıkardı.

''...Yangın söndürebileceğimiz derecedeyken birileri bize saldırdı. Karşılık verdiğimiz için yangını söndürmeye dair bir şey yapamadık...'' Azrail üstündekileri çıkarmaya başladığında iki elimle yüzümü kapattım. Ne kadar rahat bir adamdı. Hiç utanmadan birdenbire gözümün önünde soyunuyordu.

''Kenan'ı çıkarabildiniz mi? O pezevenk hemen ölemez.'' Bahsettikleri Kenan benim babam olan Kenan mıydı yoksa başka biri mi? Babamın günlerdir evde olmayışını ve Azrail babama karşı olan düşüncelerini hesaba katarsak o kişi babamdı. Yangında ölmüş müydü?

''Kaner Bey, işin tuhaf tarafı da bu. Kenan ortalarda yok, zaten yangının çıkmasıyla saldırıya uğramamız bir oldu. Belli ki birileri Kenan'ı kaçırmak için yangını çıkardı. Saldırmalarındaki amaç bizi oylamaktı.''

ANDROFOBİDove le storie prendono vita. Scoprilo ora