Yedi

39K 2.2K 203
                                    

°°°

Aradan geçen üç günün sonrasında tıpkı üç gündür yaptığım gibi odamın balkonunda kendi başıma oturuyordum.

İyi hissetmiyordum. Ruhsal mı yoksa fiziksel bir çöküntü müydü bilmiyorum fakat iyi değildim.

Alışmaya çabaladığım hayatın dışında kalma isteğim ağır basmaya başlamıştı.

Kimseyi görmek istemiyordum. Evden yükselen gülme sesleri samimi sohbetler çekilmez geliyordu. Halamın şefkatli kalbini kırma uğruna ona yalnız kalmak istediğimi söyleyerek yanıma gelmesine engel oluyordum.

Sadece...sadece hassas bir dönemdeydim ve...bu kırılganlığımı görmelerini istemiyordum.

Zar zor yutkunup yanağımı ıslatan ılık yaşları usulca sildim.

Kendime hep iyi olmak zorunda olduğumu tekrar ederken ne uğruna iyi olmalıyım diye sormaya başlamıştım.

Ne amacım vardı?

Neyi ne için yapacaktım?

İnsanlar nasıl hayal kurardı mesela? Ben ne yapmak istediğimi bile bilmiyordum.

Mutlu edeceğim bir ailem yoktu. Kendimi mutlu etmeyi de bilmiyordum ki.

İnsanların arasında daha fazla yalnızlığımı hissetmem mümkün müydü? Sanki kimsesizliğim yüzüme vuruyordu.

Oturduğum koltukta bacaklarıma sarılmış öylece karanlık gökyüzünü izliyordum.

Boğazımda bir yumru vardı. Yutkundukça geçmek bilmeyen.

Üstümde üşüme hissediyordum. Kat kat yorganlar atsalar ısınmayacağım bir üşüme.

Islak gözlerim üç gündür aynı gökyüzünü izlerken olduğum yerde yok olmak istedim.

Kim varlığımın yokluğuna üzülürdü ki?

Günlerdir böyle düşünüyordum. Buraya gelmiş herkesi rahatsız etmiştim.

Görüş açım bulanıklaşmaya başladığında sık nefeslerle yerimden kalktım. Çıplak ayak serin taşa bastıktan sonra odaya girdim.

Saat muhtemelen gece iki yada üç olmalıydı. Ev sessizdi. Askılı pijamanın üstüne bir hırka geçirip odadan çıktım.

Bahçeye ulaştığımda çimenlere ve toprağa basmanın verdiği huzurla gözlerimi kapatıp durdum.

Islanmış kirpiklerimi aralayıp etrafa baktım. Bahçe aydınlatmalarının sadece oturma kısmında olanları ve ağaçta olanlar yanıyordu.

İlerleyip ağacın altında olan masaya oturdum. Ferforje sandalye şortumdan açıkta kalan bacaklarıma değer değmez ürperdim.

Sessizce arkama yaslanıp bacaklarımı kaldırdım ve karnıma doğru çektim.

Kendiliğinden gözlerimden damlayan yaşlar sinirimi bozuyordu. Ancak ne kadar silersem sileyim yenileri ekleniyordu.

Aradan ne kadar geçti emin değildim ama çitlerin oradan gelen sesle başımı çevirdim.

Luna beyaz tüyleriyle kapıya sürtünüyor ağlama benzeri sesler çıkartıyordu.

Yüzümü silerek ayağa kalktım ve bir kaç adımla oraya ulaştım. Bir kaç gündür görmediğim sevimli bedeni kapıyı açar açmaz bacaklarıma dolanmıştı.

Nefesimi üfleyip yere çöktüm. Sırtımı beyaz çitlere yasladığımda Luna yanıma oturdu ve patilerini bacağıma uzattı.

Başımı geriye yaslarken bir yandan tüylerini okşuyordum. Az önce çıkarttığı sesleri kesmiş sanki sessizliğime ortak olmak istercesine çıt çıkarmıyordu.

MEVANiWhere stories live. Discover now