|Patron|

995 92 46
                                    

Yn: hala Nasıl yazmam gerektiğine karar veremedim. Jimin'in ağzından yazmak daha kolay gelse de, üçüncü ağızdan yazmak da daha güzel geliyor. Bu konuda biraz kafanızı karıştırıyor olabilirim. Affınıza sığınıyorum.

Yüzüme vuran rüzgarın soğukluğu, ıslak yanaklarım yüzünden daha çok hissediliyordu. Yaşadığımız yer gerçekten soğuktu ve ben kaç saattir bu mezarın başında ne yapıyorum bilmiyordum. Arkamda ki yabancının varlığını unutmuş, saatlerdir sanki babam az önce ölmüş gibi ağlıyordum.

Yanlıştı.

Yüzümü hızlı hareketlerle sildim. Büyük ihtimal ağladığım için gözlerim ve duraklarım şişmişti. Dudaklarımı dişlemeyi bir an önce bırakmalıydım.

"Unutalım."dedim ona dönerek. Şaşkın bakışlarını bana çevirdi. Hiçbir şey anlamamış gibiydi.

"Ne?"

"Bugünü unutalım Bay Kim. Benimle birlikte buraya gelmediniz, beni bu halde görmediniz. Anladınız mı?" Dedim son cümleyle beraber kafamı sallarken.

"Bakın bu-" dedi. Fakat onu kestim. Çünkü ezbere bildiğim şeyleri söyleyecekti. Utanmamamı, onun yanında rahat olabileceğimi.

"Sizi ilgilendirmez. Bu olanlar," dedim yutkunarak. Gözlerim etrafta geziyor, kelimeleri bulmaya çalışıyordum. Gözlerinde bir şeyler olsa da çözmeye çalışmayacaktım.

"Annemle olanlar, sizi ilgilendirmez."

Ona bakmasam da, kafasını hafifçe salladığını görebiliyordum.

"Pekala. Bu konuda sizi zorlayamam. Lütfen sizi eve bırakmama izin verin."

"Gerek yok, teşekkürler."

Hızla yanından geçtim. Onun hareket etmediğinin farkındaydım. Boğazıma oturan yumrular, saatlerdir ağlamanın verdiği yorgunluk beni yavaşlatıyordu.

Hâlâ açık olan arabanın kapısını açarak Jin'in ilaçlarını aldım ve kapıyı kapatarak ilerledim. Ellerimi cebime soktum. Kısa süre gözlerimi kaparak kendime gelmeye çalıştım ve bu süreçte yürümeye devam ettim.

Olanların altından kalkabilirdim. Bu benim başıma ilk defa gelmiyordu. Annemle çoğu kez kavga eder ve ağlama krizlerine girerdim.

Fakat o, bana hiçbir zaman vurmamıştı.

Okulda ki öğretmenlerim, arkadaşlarım, amcam. Kimse bana tokat atmamıştı bu zamana kadar ve ben bu ilki annemle yaşamak istemezdim. Sanırım beni en çok üzen de buydu.

Beni en çok üzen şey zaten annemdi.



"Anlıyorum Taehyung, onunla konuşacağımdan şüphen olmasın."

Junghoo, ağzına götüreceği çatal ile duraksadı. Babasının sert çehresi onu korkutmuştu. Bu yeni bir kavganın habercisiydi. Babası telefonu kapattıktan sonra sert bakışlarını eşine çevirdi.

"Nerde o serseri?"

Bayan Jeon iç çekti. "Lütfen biraz sakin olur musun?"

"Hey, ne oluyor?" Dedi Junghoo yanlarına gelerek. Babası sinirden kıpkırmızı olmuştu. Adam, oğlunu gördüğünde kendini yatıştırmaya çalıştı.

"Bir şey yok Junghoo, yemeğine devam et lütfen."

Junghoo itiraz edeceği sırada, kapının açılmasıyla susarak arkasına döndü. Jungkook alaylı ifadesiyle ev koridorundan geçiyordu.

Find Your Ice Spirit || VminWhere stories live. Discover now