|Sanmak Meselesi|

715 58 63
                                    

Jimin ışıkları yanmamış eve girdiğinde, oflayarak çantasını bir kenara attı. Bugün çok yorulmuştu ve ekstra çalışmıştı. Amcasının evde olmama sebebi büyük ihtimalle Jin ile yemeğe çıkacak olmalarıydı.

Hızlıca duşa girmiş, üstünü değiştirdikten sonra da mutfağa geçmişti. Aklı Taehyung'da olsa da aramayacak ya da mesaj atmayacaktı. Biraz ayrı kalmaya ihtiyaçları vardı.

Kendine güzel bir yemek hazırlayıp, tek başına sessizce yemişti. Düşünceler beynini kovalıyor, hepsini yok etmeye çalışıyordu. Televizyonu açıp saçma drmalardan birini izleyip, dalga geçmeye hazırlanıyordu ki, çalan kapı bu düşüncesini parçalamıştı.

Tembel adımlarla kapıya gitti. Amcası bu saatte gelmezdi. Annem, diye geçirdi içinden. Ondan başka kimse bu saatte gelmez.

Fakat karşısında asla, spor giyimli Taehyung'u beklemiyordu.

Kahverengi bir kazak ve altında mavi bir kot pantolon ile öylece bakıyordu yüzüne. Jimin şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Onun geleceğini düşünmemişti.

''Taehyung, ne işin var burda?''

Taehyung utangaç bir çocuk gibi dudaklarını birbirine bastırdı. ''Konuşabilir miyiz?''

Jimin onu geri çeviremezdi. Çevirirse, dönemeyecek yollara girerdi.

Yavaşça kapıyı, onun geçebileceği kadar açtı. Taehyung, hafifçe kafasını sallayıp içeri geçti. Jimin onun üstünde kaban olmadığını fark ettiğinde kaşlarını çattı.

''Neden üstüne bir şey giymedin? Hasta olacaksın.'' Hava girsin diye açtığı pencereyi kapattı. Taehyung ona öyle bakıyordu ki. Muhtaç gibiydi. Jimin'e, onun kokusuna, varlığına Her zerresine muhtaçtı.

Jimin pencereyi kapatıp onun yüzündeki ifadeyi görmesi beş saniye sürdü. Koşup sarılması ise iki.

''Özür dilerim.'' burnunu küçüğün boynuna gömüp, biraz daha kendine çekti onu. ''Özür dilerim Jimin.''

Jimin hiçbir şey demedi. Sadece sıkı sıkı sarıldı adama. Her zerresine, her detayına, her noktasına.

Ne kadar orda öyle durdular bilmiyordu Jimin. Bir süre sonra ayrılmışlar ve koltuklara geçmişlerdi. Yan yana, sorunları olan evli çiftler gibi oturuyorlardı.

''Sana bağırdığım için, özür dilerim. Sana bağırmak istememiştim Jimin.'' dedi Taehyung kısık sesiyle. Jimin, kucağında kenetlediği ellerden çekmedi bakışlarını. İlk önce onu dinleyecekti. Birbirlerini dinlemedikleri için bu haldeydiler.

''Jungkook...'' iç çekip arkasına yaslandı. ''İki sene önce falan tanıştık sanırım. Tam emin değilim. Bir partide olabilir. O gece beraber olduk. Sonra bu beraberliğimiz devam etti ama ben aşk anlamına herhangi bir şeye hazır değildim. Bu yüzden bunu ona da belirttim. Bunun karşılığında ona özel araba sağlıyordum. Kartımı istediği gibi kullanıyordu.''

Duydukları Jimin'in az çok beklediği şeylerdi.

''Sonra seni gördüm. O gece,'' anılar tekrar zihnine dolarken güldü. ''Yüzüme viski fırlattığın gece seni beğenmiştim. Hatta bana karşı gelmen çok hoşuma gitmişti, bilmiyorum. İlk defa birisi bana ters davranmıştı ve bu benim hoşlandığım bir çocuktu. Kesinlikle seni buz pistinde görmeyi beklemiyordum. Sonra zaman geçtikçe,'' Gülüşü solarken yutkundu. ''Sana aşık olduğumu fark ttim. Fakat Jungkook da sana olan ilgimi gördükçe hırçınlaşıyordu. Kendine zarar veriyordu. Bu yüzden aramızdaki şeyi bitirdim. Jungkook benim için bir sözleşme.'' gözlerini ona çevirdi Taehyung.

''Sen benim aşkımsın, jimin.''

Jimin ne demeliydi bilmiyordu. Elbette onun aşkının farkındaydı ve sonuna kadar inanıyordu. Onca yaşadıkları şeyden sonra nasıl inanmıyorum diyebilirdi ki.

Find Your Ice Spirit || VminWhere stories live. Discover now