|Son Adımlar|

459 44 16
                                    

Hiç görmediği bir insanı özlemek bazen küçüğe garip geliyordu. Hiç anı biriktirmediği, kokusunu koklamadığı, dokunmadığı birine özlem duymak...Fazla zordu. Açıklanamaz ve anlatılamaz bir histi.

Babasının olmadığı ilkokulda vurulmuştu yüzüne. Jimin ikinci sınıfa kadar babasının olmadığını hiç düşünmemişti. Hep sanki bir yerlerdeydi ve babası dönüp dolaşıp Jimin'e gelecekti. Var olmadığını düşünmemişti hiç. Küçük ellerini tutacak bir babasının olduğunu düşünmüştü sürekli.

Elinde ki karanfilleri yavaşça soğuk toprağın üstüne bıraktı. Bugün babasının ölüm yıl dönümüydü.

''Amcamın burayı boş bırakmadığını biliyorum,'' Dedi yeni yeni açmaya başlayan çiçeklere bakarak. ''Sanırım hayırsız bir evlat oldum, ha baba?''

Yavaşça kendini yere bıraktı. Bağdaş kurduğu bacaklarının arasında parmaklarıyla oynamaya başladı.

''İlkokul gösterime gelmediğinde çok üzülmüştüm.'' Yüzünde buruk bir tebessüm vardı. ''Hatta içten içe kızmıştım sana. Neden gelmedin diye. Bilmiyordum ki geri dönülemez bir yerde olduğunu. Bu yüzden...Düğünüme gelmiyorsun diye sana kızmıyorum baba.''

Elinde tuttuğu kar beyazı dikdörtgen karton parçaya baktı.

Kim Taehyung&Park Jimin

Davetiyeyi yavaşça toprağın kenarına iliştirdi. ''Neden bilmiyorum, hayatta olsaydın buna annem gibi karşı çıkmazdın geliyor. Sanki hayatta olmasan da, bir yerlerde beni anlayan biri var.'' Güldü. ''Taehyung çok iyi biri. Tamam belki çok iyi biri değil ama hayatımın geri kalanında elini tutup devam edebileceğim biri. Başıma çok büyük zorluklar gelse benimyerime katlanacak biri. Aylar önce, mezarının başında sana bağırdığımda yanımdaydı. Nerden bilebilirdim ki bi daha ki gelişimde elimde düğün davetiyem olacağını?''

İç çekti.''Seni seviyorum baba. Umarım beni izlerken bana çok kızmıyorsundur.''

Tekrar gülümsedi Jimin. Yavaşça toprağı sevdikten sonra ayaklandı. Sabah ilk işi buraya gelip, ilk davetiyesini babasına vermek olmuştu.

Arabaya bindiğinde diğer davetiyelere baktı. Davetiye bembeyaz, yazılar ise mürdüm rengindeydi. Evleniyorlardı. Taehyung evi ve diğer şeyleri hallederken davetiyeleri dağıtmak da Jimin'e kalmıştı. Aslında Taehyung şirketten birilerini görevlendireceğini söylese de, Jimin yakın çevresine kendisi dağıtmak istemişti.

Diğer taraftan Taehyung ise bambaşka şeylerle ilgileniyordu. Geç kalınmış bir şeyi yapıyordu; annesini, evden çıkartıyordu.

Taehyung annesini uyarmıştı. Annesini en başından beri, konu her açıldığında uyarmıştı fakat kadın oğlunu tanımamıştı. Konu Kim Pu Reum ise Taehyung her şeyi yapardı.

Aylar önce üçü beraber kaldıkları evde şu an sadece annesi kalıyordu. Taehyung çalışanlarına evi boşaltmalarını söyledi.

Lalia şaşkınlıkla bakmıştı patronuna. ''Anneniz...?''

Taehyung istifini bozmadı. Önünde ki kağıtlara bakarak cevapladı asistanını. ''Dediğimi yapın Lalia.''

Dediğini yapmışlardı. Kadın emir kulu olan çalışanlara ağlayarak gideceği yeri olmadığını, bir kaç gün daha verilmesini istese de Taehyung göz yummazdı. Kadını evden çıkarttı.











''Bu yaptığımız doğru mu bilmiyorum Jimin.''

Seokjin tedirginlikle önlerinde ki kapıya baktı. O kadının, annesinin, arkadaşını yine üzeceğini, saçma sapan şeyler söyleceğini biliyordu. Fakat Jimin ısrarla gelmek istemişti. Evliliğine nefretle bakan kadına düğün davetiyesini verecekti.

''Yapmalıyız Jinnie. Yapacağım.'' Boğazını temizleyip, elinin tersiyle kapıya vurdu. Kapının açılması çok uzun sürmemişti.

Jimin Pu Reum'u görmeyi planlamamıştı. Geçen ki gibi bir hizmetçi açar kapıyı, diye düşünmüştü.

Alaylı bir sırıtış belirdi adamın yüzünde. ''Park Jimin.''

Jimin boğazını temizledi tekrar. ''Annem evde mi?''

Çocuğu baştan sona süzdü. Jimin inatla çekmedi bakışlarını adamdan. O değil, adam utanmalıydı bu yaptığından.

''Kimmiş hayatım?''

Jimin annesinin sesiyle biraz daha rahatladığını hissetti. Bu adamla tek başına kalmak istemiyordu.

Kadın, oğlunu gördüğüne sevinmişti. Fakat yine de bir burukluk vardı gülümsemede.

''Jimin, hoşgeldin.''

Jimin nazikçe kafasını sallamakla yetindi. ''Sana bir şey vermeye geldim anne.''

Kadın merakla kocasının önüne geçti. ''Ne vereceksin?''

Jimin, dosdoğru bir şekilde uzattı davetiyeyi. Kadın yavaşça aldığı kağıdı, alaylı, sinir dolu bir gülümsemeyle okudu.

''Demek evleniyorsun. Bir, erkekle.''

Jimin onun gözlerine baktı. ''Kim Taehyung ile evleniyorum.''

Kadın, oğlunun gözlerinin içine bakarak yırttı davetiyeyi. Seokjin bu hareketle sımsıkı kapatmıştı gözlerini. Elbette bu kadarına gerek yoktu.

''Utanmadan bunu mı getirdin kapıma kadar?''

''Utanmadım anne. Neden utanayım?'' dedi küçük sert sesiyle. ''Neden bunu bu kadar büyütüyorsun?''

''Büyütüyor muyum!'' dedi kadın öfkeyle. ''İnatla kapıma kadar şu iğrenç şeyi getiriyorsun Jimin, büyütüyor muyum?''

''Beni seviyorsan mutlu olmam sana yetebilmeliydi.'' Dedi Jimin sakince. ''Ama sen çok farklı şeyler peşindesin.''

Kadın kafasını iki yana salladı. ''Her şeyi bıraktın, o adama koştun. Beni, buz patenini, hayatını...''

''Bu patenini bırakmadım anne.'' Dedi sessizce. Ama seni bıraktım.

''Başarılı olamayacaksın Jiminie.'' Kadının yüzü güler gibiydi. ''Hayal ettiğin o konuma gelemeyeceksin. O adamla, hiçbir şeyi başaramayacaksın.''

''Bayan Jae-'' Seokjin araya girmek istese de, Jimin durdurdu onu.

''Düğüne davetlisiniz. Mutluluğumu yakından görmek en büyük hakkınız.''









Minicik bir bölüm. Diğer bölüm düğünümüz var :)

Find Your Ice Spirit || VminWhere stories live. Discover now